Edebiyatın bir amacı var mıdır? Ya da okuyucu, kurgu eserleri bir sonuca varmak için mi okur? Bu soruların cevabı hayırsa neden okuruz?
Kitaplarla terapi yöntemi olan bibliyoterapiyi duymuşsunuzdur. Okuyucunun rahatsızlığını bilmeden, seneler önce yazılmış kitapların bunu başarabilmesi çok büyüleyici değil mi? Peki bunu nasıl başarıyor? Çünkü yazarlar bu kaygıyı taşımadan, Freud'un deyimiyle "Kendi nevrozlarını iyileştirmek için" yazıyor. Anlatılanlar okuyucuda karşılık buluyorsa şayet, yazar ve okur arasında sessiz bir anlaşma sağlanıyor. Kim bilir, belki de okur kendi varoluşunu, yazarın yaralarında buluyor...
Edebiyatın İyileştirici Gücü'nde Ahmet Sarı, bunu çok farklı yazarların eserlerinde detaylara inerek nasıl başardığını anlatıyor. Freud' dan Kafka'ya, Bernhard'dan Rilke'ye kadar çok çeşitli yazarlara/şairlere değinerek yapıyor. İslamiyet inancı doğrultusunda, Kur'an'da da bu yöndeki etkilere değinen Sarı (bu bölümler herkese hitap etmeyebilir), geniş bir yelpazede edebiyat incelemesi yapıyor.
Edebiyatı seven okurların keyif alarak okuyacağını düşünüyorum.
İyi okumalar.