Muâz b. Cebel (radıyallahu anh] anlatıyor:
Bir gün Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) bize,
"Kıyamet günü Allah Teâlâ'nın müminlere ilk olarak neler soracağından ve müminlerin de Allah'a ilk olarak nasıl cevap vereceklerinden size haber vermemi arzu eder misi niz?" diye sordu. Biz,
"Evet, yâ Resûlallah" dedik.
Allah Teâlâ, müminlere,
"Bana kavuşmayı arzu eder miydiniz?" diye buyurur. Müminler,
"Ey Rabbimiz! Evet" diye cevap verirler. Allah,
"Niçin?" diye sorar. Müminler,
"Affını ve mağfiretini ümit ettiğimiz için..." Yüce Allah,
"Ben af ve mağfiretimi sizler için vâcip kıldım" buyurur.
(Süyûtî, el-Câmiu's-Sagîr, nr. 2665.)
"Güzel ahlâk sahibi ol, uzun uzun sessiz ve suskun kal; canımı elinde tutan Allah'a yemin olsun ki yaratılmışlar böylesi iki haslet ile amel etmemişlerdir."
İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibü'l-Âliye, nr. 2540.
Ebû Hüreyre'den (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (a.s.m),
"Size Allah'ın günahları neyle yok ettiğini ve dereceleri neyle yükselttiğini haber vereyim mi?" diye sordu.
Ashap, "Evet, Ya Resûlullah!" dediler
Resûl-i Ekrem; "Güçlüklere rağmen abdesti yerli yerince almak, mescidlere doğru çok adım atmak ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek... İşte ribat/bağlanmanız gereken budur. İşte ribat/bsğlanmanız gereken budur.!" buyurdu.