İki gönül bir olunca samanlık nasıl seyran olursa, okuyan için de kitapları el ettikten sonra kendi evi, kendi odası Haydelberg, Oxford, Sorbonne olurdu!
Asıl adı Ahmet. Nişantaşı’nda varlıklı bir ailenin oğlu olarak yaşıyor gösteriş, şan ve mevki düşkünü Efruz Bey.
Okumayı sevmiyor. Gereksiz bir eylem onun için okumak. Okuyacak zamanı da yok zaten. O yüzden hep konuşup ders vermeyi tercih ediyor. Hem de hiç hazırlık yapmadan. Marifet okumadan söylemek çünkü. Bilinçsiz halk yığınlarını coşturup
“Herkes seni bizzat kendi kadar tanır Efruzcuğum. Bugün hiç kimse sana yabancı değildir. Çünkü sen, hepimiz değilsen bile hepimizden bir parçasın.” sözleriyle özetlenen bir eser olmuş aslen fakat ben yine de birkaç kelam etmeden duramayacağım. Zamanenin Levantenlerine ait kıyafetleri Efruz Bey’e öyle özenle giydirmiş ki üstadım, vallahi mizahı tadından yenmiyor. Döneme buradan bakmak ve maalesef o kokuşmuşluğu bugün de buram buram duymak yüreğimizi sızlatsa da hakikatin ekmeği acıdır dostlarım. Yüksek idrakınıza sığınarak söylüyorum; vakit, tatlı ekmekleri çöpe atma vaktidir. Şiddetle tavsiyemiz!..