"İnsanın içerisinde gelişmemiş halde bulunan birçok nüve vardır. Doğal yeteneklerini [birbirlerine göre] uygun nispetler içerisinde inkişaf ettirerek bu nüveleri geliştirmek ve [böylelikle] kaderini gerçekleştirmesini sağlamak bizim işimizdir." "İnsan kendisini iyiye götürecek her türlü eğilimi-istidadı geliştirmelidir; Tanrısal Kayra insanın içerisine kendiliğinden biçimlenmeye hazır iyilik değil, fakat onu sadece bir eğilim, bir yatkınlık ve ahlak yasasının temyizinden mahrum olarak yerleştirmiştir. İnsanın ödevi kendisini geliştirmektir; [ruhunu-dimağını] inceltmektir ve kendisini yoldan sapmış bulduğunda [yoldan çıkanı] ahlaki yasanın boyunduruğu altına sokmaktır. Düşününce bunun çok zor ve müşkül olduğunu göreceğiz. Bu yüzden insanın bir ödev olarak üstlenebileceği ve kendisini adayabileceği en büyük ve en güç sorun eğitim meselesidir. Çünkü anlayış-kavrayış eğitime, eğitim de sırasında anlayışa-kavrayışa bağlıdır."
"[H]er bir varlık için en iyi ve en makbul olan şey her
birinin kendi doğasına özgü olan şeydir; bundan dolayı,
madem ki zihin başka herhangi bir şeyden daha fazla insana
özgüdür [insanidir], insan için en iyi ve en makbul [uygun]
olanı zihni hayattır, bu yüzden bu hayat mümkün olan en
üst seviyede gerçekleştirilecektir [(eudaimonestatos), Aristoteles,
Nikomakhos'a Etik, X. vili, 7, 623 (1178b8); X. vü. 9, vili.1,
619 (1178a1-10)]." Demek ki eski dünyada bu, insanın özüyle
alakalı bir şey olarak anlaşılıyordu. Yeni dünyada ise insanın
özgürlüğüyle: "İnsanda öylesine güçlü bir özgürlük eğilimi
vardır ki daha erken yaşlardan itibaren aklın buyruklarına
boyun eğmeye alışmalıdır." Hiç olmazsa bu özgürlük günümüzdeki
gibi "keyfilik" ve "ilkesizlik" olarak değil de, eski
dünyada anlaşıldığı gibi, sözgelimi mağara alegorisinde ima
edildiği biçimiyle, bu gölgeler dünyasından kurtuluş, biçimlerin
sürekli ve sersemletici akışının ötesine geçme olarak
anlaşılsaydı.
77. [98]. Ahlaki eğitim disiplin üzerine değil, maksimler
üzerine oturtulmalı; biri kötü alışkanlıktan aiıkoyar, diğeri
zihni eğitir ve düşünmeye hazırlar. O halde burada anlamamız
gereken şudur: Çocuk kendisini her daim değişen davranış
saiklerinden hareketle değil de "maksim"lerle uyum
içerisinde davranmaya alıştırmalıdır. Talim terbiye ile gücü
yıllar içerisinde azalan belli alışkanlıklar oluştururuz. Çocuk
makullüğünü [ve doğruluğunu] kendi kendisine anlayabileceği
"maksim"lere uygun biçimde hareket etmesini öğrenmelidir.
Bu ilkenin küçük çocuklara tatbikinde bazı güçlükIerin
olduğu ve ahlaki terbiyenin ebeveynler ve öğretmenler
bakımından büyük bir kavrayış ve anlayış gücü talep ettiği
kolaylıkla anlaşılabilir.
[99] Sözgelimi bir çocuğun yalan söylediğini varsayalım,
çocuk bu durumda hemen cezalandırılmamalı, fakat
aşağılama ve küçümsemeyle karşılanmalıdır ve eğer yalan
söylerse gelecekte kimsenin kendisine inanmayacağı vs.
söylenmelidir. Eğer bir çocuk kötü davranışlanndan ötürü
cezalandırılır, iyiliğinden ötürü ödüllendirilirse bu durumda
o sadece ödül