Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği

Frank Magill

Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği Posts

You can find Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği books, Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği quotes and quotes, Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği authors, Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği reviews and reviews on 1000Kitap.
Ben, sahip olduğum değil, varlığımın temel şartı olan, özgürlüğüme bağlılığım derecesinde esir oluyorum.
Sevgili Marcel hele de ki niye öyle ?
Kendi benliğini merkez edinen şahıs, liya­katsizdir. O kendini ve kaynaklarını başkaları için yarar­lı hale getirmez. Kendi benliği ile engellenmiştir. Açıklık ve açık kalplilikten uzaktır. Başkalarını sevmekten yana kabiliyetsizdir, ve kendi durumunu anlamasını sağlaya­cak gerekli arkadaşlık duygusundan yoksundur. «O, ken­di içine kapalı durur, sert kabuğunu kıramadığı şahsî deneyinin küçük dairesiyle sarılmıştır. Kendi tarafından bakılırsa liyakatsiz, başkaları tarafından bakılırsa yarar­sızdır.
Reklam
Marcel
İnsan, insanlığını kaybetmek tehlikesiyle yüzyüze bulunuyor.Modern bürokrasi dün­yası, bireyin faaliyetlerini devletin resmî kayıtlarıyla bir tutmaya meyillidir. Şahsiyet bir nüfus (kimlik) cüzdanına irca edilmektedir. Böyle bir dünyada insan, biricik bir «ben» olmaktan çok, rolünü bir başkasının alabileceği bir var­lık olarak târif edilir.
Sevgi kendine hâs bir mal edinme türüdür . Seven, sevilenin sevgisini kendinin ve onun özgürlüğünü tahrip etmeden kendine maledinmek is­ter. Fakat bu sevgi bağı en sonunda sökülür. Çünkü bir kimseyi bir başka kimsenin hürriyeti uğruna materyal gibi yapmadan mutlak bir hürriyetten bahsetmek, im­kânsızdır. Bu, sevgide gizli bulunan güvensizliğe işâret eder. Seven her zaman bir obje, varlık haline getirilmek tehlikesi içindedir.
Sartre
Ben, sahip olduğum değil, varlığımın temel şartı olan, özgürlüğüme bağlılığım derecesinde esir oluyorum.
Kötü niyet dışardan gelmez, onda şuurun kendi kendini etkilemesi vardır. Bu konuda Sartre, ken­disine evlenmek arzusuyla âşık bir erkeğe rıza gösteren bir kadını misal olarak alır. Kadın kendini seven erke­ğin niyetlerine tamamen vâkıftır, ve biraz sonra neye ka­rar verdiğini söylemesi lâzım gelecek. Erkek onun elle­rini okşadığı zaman kararın hemen verilmesi istenmekte­dir. Şâyet ellerini verirse aşığını ümitlendirecek ; elini çe­kerse belki de âşığı ile gelecek bir bağlantı kurması im­kânsız olacaktır. Kadın kararını geciktirmeden vermeli­dir. İşte bu noktada kötü niyet sahneye girer. O elini erkeğin eline terkettiği zaman bunun farkında değildir, dünyasının aydınlandığını ve ruhunun bedeninden ayrıl­dığını duyar. Böylece bedenini bir eşya, bir obje, daha doğrusu «Kendi başına varlık» haline çevirir. Eli, bedenine kabul eden ne de karşı duran bir eşyaya döner. Ken­disine de bedeni gibi kendi başına varlığın objektifliğini vererek «kendisi için» den bir kaçış hareketi gösterir. Süb­jektifliğini, hürriyetini ve karar verme sorumluluğunu kaybeder. Bir kelimeyle, o kötü niyet’le var olur.
Reklam
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.