Elinize aldığınızda, sayfaların birbirinin önüne geçme olanağını asla tanımadan birbirini kovaladığını gösteren bir eserle karşı karşıyayız. Hikayenin başına vâkıf olunca bir çırpıda bitirmek isteyeceğiniz bir kitap. Kitabın anlatımından etkilendiğim için incelememe kitaba has bir anlatımla devam etmek istiyorum. Ahmet Günbay Yıldız yine masalsı yorumunu konuşturmuş eserinde. Ve Kaf dağının ardındaki ejderhayı tasvir etmiş insan silüetinde . Dilimizden dökülen sözcükleri de ejderhanın ağzından saçtığı ateş misali, yoğurmuş sayfalarda. Yazar okuyucuya, kendi devrini unutturup hikayenin geçtiği zaman diliminde nefes aldırıyor. Vatan diye bildiğimiz toprakları, bir zamanlar kimlerin ne bedeller ödeyerek nasıl sessiz çığlıklar atarak bu günlere hediye ettiğini, bizim inkılap diye bildiğimiz, tarihimize atılım diye kaydettiğimiz kararları, zamanın kalem erbabını bir gece de nasıl cahil bıraktığını usul usul anlatıyor . İlim irfan bilmeden işlenen amellerin, şeriata mâl edilip nasıl insan hayatının katili olduğuna vurgu yapıyor.Ve herşeye rağmen, yine insan varsa umut da vardır diyerek umudu dört mevsimle yoğurup sunuyor hüzün dolu gönüllere. Kitabı okurken lütfen sadece bir hikâye olarak değilde bir milletin nelerle sınandığını göz önünde bulundurarak okumaya dikkat edin. Keyifli okumalar.