Tarlalarda, atölyelerde, fabrikalarda karşılaşılan sorunların yanı sıra çalışmak zorunda bırakılan çocuklar da Orhan Kemal’in öykülerinde ağırlık bir yer tutar. Yazar Uyku adlı öyküsünde hafta sonu tatilinde de çalıştırılan çocuk işçilerin dramını anlatır. Bu üzücü ve yasa dışı durumu, çocuklara acıdığından yetkililere haber vermek isteyen bir ustanın para karşılığı susturulduğunu vurgulayarak işçilerin kişisel çıkarları açısından nasıl sömürüldüklerini de dile getirir.
Öykülerde çalışmak zorunda kalan kadınlara da rastlıyoruz. Ezilen, sömürülen, bedenini satmak zorunda bırakılan, köylülükle kentlilik arasında bocalayan, dedikoduyu ve işgüzarlığı da elden bırakmayan kadınlar… Sözgelimi kitapta yer alan Bir Ölüye Dair adlı öyküde, geçim derdi yüzünden kendini asan, üç çocuklu iplikhane işçisi Zehra’nın acı sonunu anlatıyor yazar. Kendini asmasının nedeni, namusuyla çalışıp çocuklarına ekmek yetiştirememesidir Zehra’nın.
Günümüzde de modern yaşamın ürettiği görüntülerin, teknolojik deformasyonun ötesinde değişen çok bir şey yok aslında.
Ekmek KavgasıOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 20143,023 okunma
Bekçi, yirmi iki yaşın kuvvetli arzusuyla kadını tekrar çekti. Onu hızlanan yağmurun altından, çimento ambarının bitişiğindeki boş alııra çekerken, "Heye," dedi, "olsun... Peresi var da aç itin..."
Zehra'nın askerdeki kocasına gelince, yüzde yüz eminim, o, bu işe sevinecek. Zaten daha askere gitmeden aralarında hır eksik olmazdı.
Neyse, varsa Allah taksiratını affetsin, yoksa bir bakıma gençliğine doymadan gitti fukara, bir bakımaysa kurtuldu...
Biz üçümüz, bekçilerle beraber Zehra'nın kapısını açtık. Zehra mum gibi sallanıyor. Kendini tavana asmış. Mosmor. . . Gözleri dışarı uğramış. Allah taksiratımızı affetsin, karıda da gözüm vardı. Köpoğlu çok cilveliydi ama külhanbey karıydı. Neyse.. Karıyı tavandan indirdik. Sedire sırtüstü yatırdık, daha soğumamış.. Güzel kadının ölüsü bile adamı huylandırıyor. . .
"Öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki, ne demek istediğimi bakışlarımdan anlasın. Sözle değil, gözlerimizin bakışıyla anlaşalım. Sonra küçücük bir evimiz, çok değil, iki oda bir salonlu..."
1949 yılında yayımlanan “Ekmek Kavgası” Orhan Kemal’in ilk öykü kitabıdır. Hikâyelerinde halkın ezilen, emekçi, yoksul kesimini işleyen yazar, toplumun alt tabakasının yaşadıkları zorluklara dikkat çeker. Öykülerin her birinde yer alan karakterler toplumun sesi olurken hayatın gerçekleri, ekmeğinin peşinde olan insanların yaşadıkları anlatılır. Yazar bunu yaparken insanların duygularını, acıma hislerini harekete geçirmekten çok; gerçekleri göstererek halkı bilinçlendirme kaygısı taşımaktadır. Aynı zamanda yoksulluğun insanlar üzerindeki etkilerini, toplumun bozulan yapısını da gözler önüne serer. Her biri birer roman olabilecek nitelikte öykülerin kaleme alındığı eserde Orhan Kemal’in güçlü gözlem yeteneği, akıcı ve yalın anlatımını da görmek mümkündür.
Ekmek Kavgası, yazıldığı dönemin sorunlarını yansıtmakla birlikte içerisindeki öykülerde anlatılanlar, günümüzde hala güncelliğini korumaktadır.
Ekmek KavgasıOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 20143,023 okunma
Merhabalar,
Kitabı uzuuun zaman önce bitirdim (19 Aralık 2022).
Ekmek Kavgası ile birlikte birkaç kitabın daha incelemelerini, okumayı çoktan bitirmiş olmama rağmen sınav haftası yüzünden yazamamıştım, sırayla yazacağım. Şaşırmaca yok :)
Aylak Adam
İçinde bir sürü "ekmeğini taştan çıkarmaya çalışan, bazen gerçekten bir parça ekmek için türlü işkence ve eziyetlere katlanan, küçük düşürülen, namusundan olan" insan var. Geçim sıkıntısını iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir kitap. Kitabın arka kapağında Orhan Kemal'in halkın sorunlarını yazdığını ama hep de bir umut ışığı yaktığını söylemiş. Ben ışığı göremedim. Ben de karamsar olabilirim çünkü tüm izleyenlerin umudunu yeşerten "Umudunu Kaybetme" filmini izledikten sonra az daha depresyona giriyordum :) Benim için sadece okuması kötü oldu ama kaliteli bir kitap okumak isteyen herkes için çok başarılı bir yapıt. Tavsiye ederim :)
Okurken içerisinde değinilen başka kitapları da şöyle not almışım, iliştireyim:
-