Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010)

Eleştirel Pedagoji Dergisi

Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) Posts

You can find Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) books, Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) quotes and quotes, Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) authors, Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) reviews and reviews on 1000Kitap.
Eğitim açısından en kabul edilemez durum, “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” öğrenciler yetiştirmesi beklenen öğretmenlerin genel durumudur. Geçmişte toplumunu seven, bilimden, laiklikten ve bağımsızlıktan yana olup cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı olan ve öğretmen örgütlerinde çoğunluğu oluşturan öğretmenler artık parmakla sayılacak kadar azalmıştır. Bugün öğretmen örgütlerinde, türbanı savunan, dini öğretimin okulöncesi eğitimde başlaması ve kız çocuklarla erkek çocukların ayrı okullarda okumasını isteyenler, Türk-İslam sentezcileri ve ırkçılık yapmaya kalkışanlar çoğunluktadır.
Günümüz toplumuna bakıldığında ise, geçmiş yıllara göre teslimiyetçiliğin değişik alanlarda yaygınlaştığı görülmektedir. Teslimiyetçiliği, inançlara, paraya ve siyasal güce teslimiyet olarak sınıflamak olasıdır.
Reklam
1970 sonlarında bile gençlerin öncelik verdiği değerlerin başında sırasıyla sevgi, eşitlik ve özgürlük gibi değerler gelmektedir (akt. Ateş, 2004: 3). Gençlerin böylesi bir tutum içinde olup böylesi değerlere sahip olması onların olabildiğince özgürleşmiş olduklarının bir göstergesidir.
Bağımsızlığın kazanılması ve cumhuriyetin kurulması, bireysel özgürleşmenin ilk adımıdır. Cumhuriyetin kuruluşunun hemen arkasından 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Öğretim Birliği Yasası laik, bilimsel ve halkçı eğitime, dolayısıyla bireyin özgürleşmesine yönelik eğitime kapı açmış ve bu özelliklerin gelişmesi sürecini başlatmıştır. 1920’lerde karma ve parasız eğitime geçilmesi, Medeni Kanun’un kabulü, 1928 yılında Türkçeyi daha kolay öğrenilebilir ve yazılabilir bir hale getiren harf devriminin yapılması, din derslerinin okul programlarından çıkarılması ve pek çok batı ülkesinden önce 1930’larda kadına seçme-seçilme hakkı verilmesi de bireyleri özgürleştirici gelişmelerdir.
Osmanlı, genelde padişaha kul olacak insan yetiştirmiş, bireyin ve toplumun gelişimine pek önem vermemiştir. Var olan eğitimin amacı da padişaha kul olacak insan yetiştirmek olmuştur. Dolayısıyla Osmanlı eğitimi bireyi özgürleştirici değil, teslimiyetçi yapacak bir eğitimdir. Kurtuluş savaşına katılan kimi asker ve aydınların savaş sonrası hilafete ve padişahlığa sahip çıkma çabaları, aldıkları bu eğitimin etkisiyledir.
Tek tek kültürlerin, bugünkü bilgi ve deneyim birikimine katkılarının miktarı kesin olarak belirlenemez; söz konusu bu katkılar çok çeşitlidir. Kültürlerin hümanist bakışı, kültürlerin eşitliği ilkesine dayanır.
Reklam