"Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, yalvarıyorlar onun gözlerine, biz dönünceye dek siz parıldayın diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde, utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.."
Uzun bir boşluk sonrası, kağıdın bittiği yerde son bir cümle daha vardı.
"Her gece seni hatırlamak için gökyüzüne bakmam yetiyor.."
Yazıyı defalarca okudum. Tekrar ve tekrar..
Sonra başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Keşke ona bildiğinden emin olduğum repliğin devamını yazabilseydim. Keşke ona ulaşmama izin verseydi.
Ona yazamazdım ama sessizce mırıldandım mısraları, belki beni duyar diye.
"Bana romeo'mu geri ver; sonra öldüğünde al da küçük yıldızlara böl onu;
onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki, bütün dünya gönül verip geceye, tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe..."
Hem ben seni illa benimle olasın diye sevmiyorum ki. Ben seni sevmeyi de seviyorum. Seni uzaktan da severim, yanında yokken de. Ama senin, bir zavallı gibi kendine acıyarak yaşadığını izleyerek sevemem.