İnsana benzeyen kuyruksuz maymunlar olağanüstü bir taklit yeteneğine sahiptirler. Hayvanat bahçesinde yaşayan bir maymuna temizlikçilerin kullandığı süpürgelerden birini verdiğinizde, süpürgeyi temizlikçinin her gün kullandığı şekilde zeminde hareket ettirdiğini göreceksiniz.
Kitleler açlıkla boğuşurken, zenginler sofralarından eti, dudaklarından en seçkin şarapları bir an olsun eksik etmedikleri, bolluk içinde yaşadıkları ve altın yaldızlı arabalarda gezinip duruyor oldukları için en küçük bir vicdan azabı bile duymuyorlardı.
Aralarında mülkiyet hakkına saygı olduğu için, en alt kademeden bir dişinin bile en baskın erkek karşısında yiye ceğini elinde bulundurmasına izin verilir.
Çok sayıda iktisatçı ve siyasetçi doğada var olduğuna inandıkları kesintisiz mücadele üzerinden insan toplumlarını biçimlendirmeye çalışmaktadırlar. Fakat böyle bir mücadele, yalnızca küçük bir alanın yansıtılmasından ibarettir. Tıpkı sihirbazlar gibi önce kendi ideolojik önyargılarını doğanın şapkasının üzerine atarlar ve sonrasında da doğanın kendi söylediklerini nasıl da kanıtladığını göstermek için onu kulaklarının üzerinden çekip alırlar. Bu, hepimizin çok uzun zamandır içine düştüğümüz bir tuzak. Rekabet, resmin tamamının kesinlikle bir parçasını oluşturuyor, fakat insanlar yalnızca rekabetle yaşayamazlar.
Kitleleri istedikleri gibi yönlendirmek için liderlerin yapması gerekenler hiç de zor şeyler değildir: Bir dış tehdit unsuru bul, toplum içinde korkuyu körükle; işte insanlara özgü sürü iç güdüsünün egemenliği!
- " (...) Her toplum, “önce ben” yaklaşımının üstesinden gelmek zorundadır...
Bencil güdülere ve piyasa güçlerine dayalı bir toplum zenginlik üretebilir, ama hayatı daha değerli kılacak birliği ve karşılıklı güveni kesinlikle üretemez..."
Teksas merkezli bir enerji şirketi olan Enron, bütün bir pazarı dolandırmasını mümkün kılacak kendine özgü yaratıcı yollar geliştirmiş ve kurgusal bir enerji kıtlığı yaratarak fiyatları yükseltmişti.
"Frans, kalpten uzak dur, çünkü o düşündüğünüzden daha karmaşıktır." Açıkçası, Robert kalple ilişkilendirilen aşk eğretilemesini ve onun etkilerini kastetmemişti; söylemeye çalıştığı şey, kalp ölçüm sonuçlarının neredeyse hiçbir anlam ifade etmeyeceğiydi. Kalp, her şe ye karşı bir tepki verir: Bu tepkiler arasında cinsel uyarılma, sinirlilik, korku gibi duygusal tepkilerin yanı sıra zıplamak ya da koşmak gibi duygusal olamayan tepkiler de vardır.
Fareler acının bulaşıcılığını (geçişliliğini) göstermiştir. Yani acı çeken birinin görülmesi, diğerlerinin daha şiddetli bir acı çekme tepkisi vermesine neden olmuştur. İlginç bir şekilde, acı çeken yabancı bir farenin bulunduğu ortamda ise duyarlılık oldukça azalmıştır: Fare şaşırtıcı bir şekilde pasif (tepkisiz) bir konuma geçmiştir. Ne var ki bu ters empatik tepki, bir diğerine karşı potansiyel olarak düşmanca tavır besleyebilen erkeklerle sınırlı kalmıştır. Acaba, bunun sebe bi karşıtlarından daha az anlayışlı olmaları mıydı?