Ümmetin Terk Edilmiş Vazifesi

Emr-i Bi'l-Maruf ve Nehy-i Ani'l-Münker

Faruk Furkan

Emr-i Bi'l-Maruf ve Nehy-i Ani'l-Münker Sözleri ve Alıntıları

Emr-i Bi'l-Maruf ve Nehy-i Ani'l-Münker sözleri ve alıntılarını, Emr-i Bi'l-Maruf ve Nehy-i Ani'l-Münker kitap alıntılarını, Emr-i Bi'l-Maruf ve Nehy-i Ani'l-Münker en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam âlimlerimizin belirttiğine göre tevhid; Allah’ı, rububiyet, ulûhiyet ve isim ve sıfatlarında birlemek‛ demektir. Rububiyet ve Ulûhiyet’de Allah’ı birlemek demek; Allah’ı yaratmada, rızık vermede, kâinatta tasarrufta bulunmada, hâkimiyet ve kanun koymada, öldürme ve diriltmede, ibadetlerde birlemek demektir. Bir insan bu hususlarda Allah’ın ortakları olduğunu söyler veya söylemese bile bu doğrultuda bir hayat sürerse, bu insan Allah’ı birlememiş ve Allah’tan başka bir rab ve ilah edinmiş olur. Örneğin: Hâkimiyet ve kanun koyma Allah’ın hakkıdır İlah ve rab kim ise, kanun koyan ve kullarının hayatını düzenleyen de o olmalıdır. Bu nedenle bir kimse çıkar da Allah’tan başkalarının da kanun çıkarabileceğini, onların dam hükmetme yetkisine sahip olabileceğini, egemenlik ve hükümranlığın Allah’a ait değil de millete ait olması gerektiğini söylerse, bu insan Allah’ı hâkimiyet ve kanun koymada birlememiş, onu tevhid etmemiştir.
Sayfa 48 - Neda Yayınları
Emr-i Bi’l-Mâruf ve Nehy-i Ani’l-Münker Yapacak Kişinin ‚Yumuşak Huylu‛ Olması ve Rıfk ile Hareket Etmesi Elzemdir.
Sayfa 20 - Neda Yayınları
Reklam
İslam’ı kabul eden her insanın kesin olarak bildiği üzere yeryüzündeki en büyük mâruf “tevhid, en büyük münker de “şirk”tir.
"Hüküm (koyma yetkisi) yalnızca Allah’ındır." (12/Yusuf, 40) "Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de Allah’a aittir." (7/A’raf, 54) "O, hükmüne/egemenliğine hiçbir kimseyi ortak etmez!" (18/Kehf, 26) Bu ve benzeri daha nice ayetler, mutlak hâkimiyet ve egemenliğin yalnızca Allah’a ait olduğunu sarahaten ortaya koymaktadır. O, dilediği kanunu koyar, dilediğini emreder, dilediğini yasaklar. Hiç kimsenin O’nu sorgulama ve O’na itiraz etme yetkisi yoktur. Çünkü mutlak Hâkim O’dur. İşte bu nedenle, bir kulun kalkıp da Allah’ın kanunlarına aykırı olarak kanunlar yapması veya bu anlamda yasalar çıkarması asla olacak bir şey değildir. Eğer böylesi bir işe girişir ve Kitabullah’a aykırı yasalar yaparsa Allah’a ait olan bu özelliği kendisinde gördüğü için kendisini ilah yerine koymuş olur
Sayfa 50 - Neda Yayınları
. Şayet bir insan, emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker yaparken kendisine gerekli olan bilgi ve malumata yeterince sahip dešilse, ama bununla birlikte karşısındakine yine de uyarıda bulunmuşsa, o zaman onun dinleyen insanın üzerine hakkı araştırmak ve kendisini uyarmaya çalışan bu şahsın ne demeye çalıştıšını öšrenmek bir vazife olur. Bazı durumlarda bu farzdır. Unutmamalıyız ki bu dindir ve din hiçbir zaman ihmal edilmeye gelmez.
Sayfa 16 - Neda Yayınları
Bugün birçok insanımızın hataya düştüğü noktalardan birisi de, hiç şüphe yok ki bu meseledir. Yani şeriatın ölçülerine riayet etmeden, kafalarına göre ‘iyi’ ve ‘kötü’ belirleme ve neticesinde buna göre dostluk ve düşmanlık bağları kurma meselesi. Bakıyorsunuz adam Kur’an ve Sünnet ’ten kaynaklanamayan bir ölçü koymuş, ona uyanı ‘iyi’ uymayanı ‘kötü’ kabul ediyor. Veya bir kriter belirlemiş, ona riayet edeni ‘mühtedi’, riayet etmeyeni ise ‘sapık’ ilan ediyor. Bunlar son derece yanlış olan ve asla kabulü mümkün olmayan şeylerdir. Tekfir konusunda da mesele bundan farklı değil. Adam Allah ve Resulünün ‘küfür’ demediği bir şeyi küfür kabul edip ona uyanları Müslüman, uymayanları kâfir kabul ediyor. Oysa küfür Allah ve Resulünün ‘küfür’ dediği, iman da aynı şekilde Allah ve Resulünün ‘iman’ dediğidir. Bunun aksini söyleyerek iman ve küfür kriterleri belirlemek, imanla bağdaşmayan bir tutumdur
Sayfa 34 - Neda Yayınları
Reklam
50 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.