Evet, arkadaşım. Evet ; çocukluk sadece oyundur. Eğitim de oyun yoluyla verilmelidir. Çocuk başanıyı, kazanmayı, kaybetmeyi, affetmeyi, merhameti, cesareti, organize olmayı, sadakati ve dahi her şeyi en iyi oyun yoluyla öğrenir.
Ve yine ülkemiz futbolunun önemli bir isminin "eskiden biz oyuncular fakirdik; bir işimiz olmadığı için meşgul olmak adına futbol oynuyorduk; şimdi ise biz oyuncular zenginiz, seyircilerin ise büyük çoğunluğu işsiz ve parasız" diye itiraf ettiği bu durum, aslında bu fanatikliğin neden körüklendiğini çok iyi anlatan sosyolojik bir tespit.
Mevlana'nın "Ey oğul! Hırslı olanlar mahrum kalırlar. Hırslı insanlar gibi hızlı hızlı koşma, yavaş yürü. Sana hırs veren sesi, adamları paralayan kurt sesi bil."
Hiç mi ibret almıyoruz; Hz. Ebubekir'in (r.a.) bir iftar sofrasında ikram edilen bir bardak suyu dudağına götürünce hıçkırıkların boğazını düğümlemesinden ve ağlamasından? Hiç mi ders almıyoruz; niçin ağladığını soranlara cevaben; " Bir gün Efendimiz (s.a.v.) kendisine getirilen suyu içti ve ağladı; sonra -O gün nimetlerden hesaba çekileceksiniz- ayetini okudu ve 'işte bu nimetten de hesaba çekileceğiz' dedi. İşte bu olayı hatırladım bu yüzden ağladım." demesinden?
'Oğlum namaz kılmıyordu. Ölüm ve Ötesi kitabında 'Burayı bağırarak okuyun.' diye bir bölüm vardı, çağırdım oğlumu ve okuttum o kısmı, bağırttıra bağırttıra.. Sonra, oğlum çok etkilendi bu bölümden ve başladı elhamdülillah namaza.'