Sayfa Sayısına Göre Erdoğan'ın Başkanlık Rejimi Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Erdoğan'ın Başkanlık Rejimi sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Erdoğan'ın Başkanlık Rejimi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yürütmenin imtiyazı ilkesi ve ona eşlik eden olağanüstü yasal düzenlemeler, Erken Cumhuriyet döneminden itibaren, dönüşümler geçirerek devletin kurucu aklı ve temel yönetim paradigması haline gelmiştir. Fakat bu paradigma, sivil toplumu yönetebilmek, siyasal muhalefeti disipline edebilmek ve her kritik siyasal kriz anında askeri, ekonomik ve siyasal elitlerin hakimiyetinin temeli olan siyasal otoriteyi sağlayabilmek için, hukuki ve siyasal yapıya müdahelelerle dönüştürülmüştür. Bu yönetim paradigmasının dönüşümünün soykütüğüne atılacak kısa bir bakış, toplumsal çatışmaların bu iktidarın kuruluşunda nasıl kurucu bir rol oynadığını, Türkiye’de bu politikaların tarihsel açıdan nasıl “sıradan” bir karaktere sahip olduğunu ve “her türden olağanüstü karakterde yasa ve düzenlemenin ihtiyaç duyduğu koşulların” devletin idare aygıtının her parçasında nasıl yaygın bir şekilde bulunabileceğini bizlere gösterecektir.
Shogan'a göre kavram (plebisiter başkanlık rejimi), yürütme merkezli bir rejim "agresif bir yürütme bağımsızlığı iddiası, halka doğrudan başvuru, kamuoyunun aktif manipülasyonu ve retorik hüner"den oluşur
“Coğrafya kaderdir” lafı, ne kastettiği üzerine pek düşünülmese de, Türkiye’de çok sevilir. Bu sevginin altında sözün düz anlamının biraz kaçınılmazlığı anımsatması ve biraz da kendi isteğimiz dışında bu kaderin parçası olduğumuzu ima etmesi yatıyor sanırım.
Oysa ibn Haldun, kuramını tarihin kaçınılmazlıkları üzerine kurmaz. Aksine tarihin gelişimini, siyasal topluluğun örgütlenişinin coğrafyayla ilişkisi etrafında şekillenen kuvvetli eğilimlere demirler.
İnsanlar coğrafyayı siyaset ile kader haline getirirler ve kendilerine onun içerisinde hayatlarına hükmeden bir yönetim dokurlar.
Sürekli pusuda bekleyen bir düşman korkusu üzerine inşa edilmiş bir siyasal topluluk fikri, “bizden” olmayana dair devamlı işlenen aşırı şüphe, içinde doğduğu dünyanın kendisine düşman olduğu düşüncesiyle biçimlenmiş bir islami ve milliyetçi kimlik, memleketimizde hem kaygının hem de güvensizliğin en önemli kültürel ve siyasal dayanakları arasında. Temel hedefleri de taşıyıcılarına “kendinden olmayana” yönelik güvensizlik ve kaygı yanında, güven ve istikrar sağlayıcı otoriter tek bir odağa “gönüllü itaat”i aşılamak.