Ergenler her ne kadar tüm kurallara ve onları temsil eden otoritelere başkaldırsalar da yanlarında sağlam kalabilen kişiler ve kurumlar görmek isterler.
Anne çocuk arasındaki ilk ilişki beslenme ile, yani meme dolayımıyla kurulur. Beslenme ilk içe alma olarak sonraki tüm benzerleri için bir örnek oluşturur. Şüphesiz o nedenle öğrenmeden söz ederken beslenmeyi anımsatan birçok sözcük ve deyime yer veririz: "Kitabı yalayıp yuttum", "tüm okuduklarımı sindirdim", "su gibi ezberledim".
“Pediatri servisinde bir psikiyatr-psikanalist olarak çalışmak durumunu sıklıkla aileler içindeki enişte ve yengelerin durumuna benzetirim. Enişte ve yengeler kan bağı olmayan ancak evlilik yoluyla aileye katılan yabancılardır. Ancak onların soy zincirinin oluşmasında, yani çocukların, yeni kuşakların ortaya çıkmasında oynadıkları işlev ise yaşamsaldır. Yaşamsaldır, çünkü enişte ve yengeler aileleri ensestten ve kendi içine kapanarak yok olmaktan korurlar. Çünkü onlar yabancılıklarıyla yani farklılıklarıyla aileyi tamamlarlar. Unutmayalım ki ruhsal yaşam kadar toplumsal yaşamın da olmazsa olmazı farklılıklar ve onların birbirini tamamlamasıdır.”
Öznenin kendi ruhsal aygıtını zorlukla algılaması onda yanılsamalar yaratır ve bunlar hemen her zaman dışarıya, geleceğe, öteye yansıtılırlar. Ölümsüzlük, ödül, her şey ötede, iç ruhsallığımızın kavrayışı bu şekildedir. Bu bir psiko-mitolojidir."