1450-1789

Erken Modern Dönemde Avrupa

Merry E. Wiesner-Hanks

Erken Modern Dönemde Avrupa Posts

You can find Erken Modern Dönemde Avrupa books, Erken Modern Dönemde Avrupa quotes and quotes, Erken Modern Dönemde Avrupa authors, Erken Modern Dönemde Avrupa reviews and reviews on 1000Kitap.
Osmanlıda köle ticareti
Kırım Tatarları, Ukraynalıların, Lehlerin ve diğer Doğu Avrupalıların yanı sıra Rusları da esir alıyor ve Osmanlı İmparatorluğu'na köle olarak satıyordu. 1500-1700 yılları arasında Kırım'ın Kefe şehrinden yaklaşık 2,5 milyon köle gönderilmişti. Osmanlı devleti köleleri inşaat işlerinde, kadırgalarda forsa olarak ve orduda kullanıyordu; bireyler ise köleleri tarımda ve özellikle de evlerde hizmetkâr olarak çalıştırıyorlardı.
Sayfa 301 - Türkiye İş Bankası Yayınları
İki yazarın bir dili yaratması
Edebî bir dile dönüştürülen ilk modern Avrupa dili İtalyancaydı; bu süreç Dante Alighieri'nin (1265-1321) İlahi Komedya'yı Latince yerine Kuzey İtalya'da konuşulan Toscana lehçesiyle yazma kararıyla başladı. Petrarca'nın soneleri ve Giovanni Boccaccio'nun (1313-75) romanı bu dilin "İtalyanca" olarak daha da perçinlemesine yol açtı.
Sayfa 203 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Reklam
Bitmeyen boğuşma
GRANADA'NIN FETHEDİLMESİYLE Yahudiler gibi Müslümanlar da Hıristiyan İspanya'nın sınırları içinde yaşamaya başladılar. Başlangıçta Isabel ile Fernando Müslümanlara ibadetlerini yerine getirebileceklerine dair söz verdiler; ancak bu hoşgörü kısa ömürlü oldu ve zorunlu din değiştirmeler başladı. 1499 yılında Granada'daki Müslümanlar isyan etti ama bastırıldılar. Granada'da en az 50.000 Müslüman toplu olarak vaftiz edildi; Kastilya'daki tüm Müslümanlara ya Hıristiyan olmaları ya da gitmeleri emredildi ve İslamiyet'le ilgili Arapça eserler yakıldı. Yahudilerin yanı sıra birçok Müslüman, sultanın kendilerine kucak açtığı Osmanlı İmparatorluğu'na gitti. Diğerleri dinlerini değiştirdi ve Morisko oldu. Hıristiyan yetkililer bir başka "Yeni Hıristiyan" türü olan Moriskoların içten bir şekilde din değiştirdiklerinden çoğu zaman kuşku duyuyorlardı. Engizisyon'un Yahudi veya Müslüman yaşam tarzını sürdürdüklerinden şüphelenilenlere müdahale etme yetkisi vardı. Müslümanların kutsal ayı Ramazan boyunca oruç tutan, namaz kılan ve Müslümanlar gibi abdest alan, Müslüman tarzında giyinen, Arapça kitaplar okuyan, muskalar takan, ölülerini Müslüman âdetlerine göre gömen veya başka kuşku uyandırıcı şeyler yapan kadınlar ve erkekler tutuklanıyor, hapse atılıp sorgulanıyor, halkın önünde küçük düşürücü muameleye tabi tutuluyor ve bazen de auto da fé'lerde[infaz töreni] idam ediliyorlardı. Yetkililer çocukların, özellikle de erkek çocukların ebeveynlerinden alınıp Hıristiyan okullarda eğitilmelerini tavsiye ediyorlardı.
Sayfa 153 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Yavaş yavas siradan insanlar, özellikle de toplumsal statülerini geliştirmek isteyenler, mesleklerini, fiziksel özelliklerini, babaları- nun adlarıni, yaşadıkları yeri veya bir başka belirleyici özelliklerini kendilerine soyadı olarak almaya başladilar. Bu soyadları kuşaktan kuşağa değişmek yerine aileden intikal etmeye basladı. Böyle bir sistemin kayıt tutmayı ve veri toplamayı kolaylaştıracağını gören kilise ve ilke yetkilileri bu süreci hızlandırdilar. 1539 yilinda Fransa Kral I. François egemen olduğu topraklardaki bütün ailelerin daimi bir soyadı almalarını emretti; ancak benzeri bir emir Danimarka'da 1771, Avusturya'da ise 1776 yilina kadar çıkarılmadi. Daimi soyadinı genel olarak en son köylüler alıyordu; İzlanda ve İskandinavya'nın bazi bölgelerinde soyadı hiçbir zaman aile içinde aktarılmadi. Yasal belgelerde Hıristiyan kadinlar " falanca: nin karısı", Yahudi kadınlar ise " falancanın kızı" olarak tanımlandikları halde, Avrupa'nın birçok bölgesinde kadınlar, 18. hatta 19 yüzyıla kadar evlendikten sonra bile kendi soyadlarını taşıdılar.
Ölülerin ruhlarının dünyaya geri döndüğü yaygın bir inançti. Doğum sırasında ölen annelerin çocuklarını götürmek için geri gelebileceklerine inanılırdı. İdam edilen suçluların kendilerini cezalandıranlardan intikam almak isteyebilecekleri düşünüldügünden bu kişiler darağacının altına veya kavşaklara gömülüyor ve böylelikle sonsuza kadar bir haçın altına konulmuş oluyorlardı. Gerçek anlamda "huzursuz ruhlar" ve en "kötü şekilde ölen-ler olarak kabul edilen intihar etmiş kişiler de kavşaklara gömülürlerdi; bazen ölenin dolaşmamasını garantilemek için ceset bir kazıkla yere çakılırdı.
Doğal olarak, eşler her zaman beklenildiği gibi çıkmıyordu ve insanlar birçok hukuki ve mali düzenlemeyi bir evlilik sözleşmesiyle kayda bağlamak istiyorlardı. Evlilik sözleşmelerini sadece varlıklı insanlar düzenlemiyordu; 16. yüzyılda Avrupa'nın bazı bölgelerinde sıradan insanlar, hatta hizmetkârlar ve zanaatkârlar bile evlenmeden önce evlilik sözleşmesi imzalıyorlardı. Bir mirasın tüm çocuklar arasında nasil paylaşılacağı karara bağlanacağı için, sözleşmeler özellikle ikinci ve üçüncü evliliklerde önemliydi. Tarafların tümü (eğer hayatta iseler, her iki eşin ebeveynleri de) sözleşmeyi imzaladıktan sonra evlilik töreni düzenlenebilirdi. Evlilikler Avrupa'nın bölgelerine göre değişiklik gösteriyordu; ama genellikle dini bir tören yapılıyor ve bunu ailenin gücünün yetebildiği kadar zengin bir ziyafet izliyordu.
Reklam
234 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.