Eski Anadolu Tarihi

Kemalettin Köroğlu

Eski Anadolu Tarihi Posts

You can find Eski Anadolu Tarihi books, Eski Anadolu Tarihi quotes and quotes, Eski Anadolu Tarihi authors, Eski Anadolu Tarihi reviews and reviews on 1000Kitap.
Antikçağ Yazarları
MÖ 460- 400 yılları arasında yaşayan Thukidides, Atinalılar ile Spartalılar arasında yapılmış olan Peloponnesos Savaşlarını yazan Trakya kökenli Atinalı tarihçidir. MÖ 430- 355 yılları arasında yaşayan Atinalı Ksenophon, Kyros’un Seferi (Kyrou Anabasis), Hellen Tarihi (Hellenika) ve Kyros’un Eğitimi (Kyrou Paideia) adlı eserleri yazmıştır. MÖ 64- MS 19 yılları arasında yaşayan Amasyalı (Amaseia) Strabon’un Coğrafya (Geographika) adlı eseri günümüze ulaşmıştır. MS 46-120 yılları arasında yaşamış olan Plutarkhos, Parelel Yaşamlar (Bioi Parelleloi) ile Ethika (Moralia) adlı eserlerin yazarıdır. MÖ birinci yüzyılda yaşamış olan Sicilyalı Diodoros Tarihi Kütüphane (Bibliotheke) adlı eserin yazarıdır. Şiir türünde eserler yazan Kallimakhos (MÖ 384- 322) ile Platon (MÖ 429-348) ve Aristoteles (MÖ 384-322) gibi eski Yunan filozoflarının eserleri de Lidyalıların tarihinin aydınlatılmasına katkıda bulunan bilgiler aktarmışlardır.
Frigler
Herodotos ve Strabon gibi Eskiçağ yazarlarına göre Makedonyalıların komşuları olan ve Avrupa’da oturdukları sırada Brigler (Brygler) adını taşıyan Frigler, Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya göç eden Trak boylarından biriydi. Asya’ya yani Anadolu’ya geçtikten sonra yurtlarıyla birlikte adları da değişerek Frig biçimini almıştı. Eskiçağ yazarlarının verdiği bilgilerden Frig boylarının başlangıçta Troia (Truva/ Hisarlık Tepesi) ve çevresini ele geçirdikleri, zaman içinde İznik Gölü (Askania) kıyıları ile Sakarya Nehri (Sangarios) vadisine doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır. Frigler buradan güney ve doğu yönde genişleyerek Anadolu içlerine yayılmaya devam etmişlerdir. Yoğun Frig yerleşmesine sahne olan Orta Anadolu’nun büyük bir bölümü de Antik Çağ’da Frigya Bölgesi olarak adlandırılmıştır.
Reklam
Din ve tanrılar
Urartularda iki tür tapınak bulunmaktaydı. Bunlardan ilki kentlerin sitadellerinde inşa edilen standart boyutlarda, kare planlı, kule tipi tapınaklardı. İkincisi geleneksel ibadet anlayışının devamı olduğu anlaşılan kapı biçiminde yontulmuş kutsal nişlerdir. Van/ Toprakkale yakınındaki Meher Kapı açık hava anıtındaki yazıta göre, Urartuların inandığı, kutsadığı ve adlarına belirli dönemlerde kurban kestiği 79 tanrı, tanrıça ve tanrısal özellik bulunmaktadır. Bunlardan ilk üç sırayı Haldi, Teişeba ve Şivini paylaşır. Haldi, Urartuların baştanrısı idi. En büyük tapınağı Van Gölü havzasının güneyinde, Assur ile Urartu arasındaki bölgede bulunan Muşaşir’de idi. Teişeba (Fırtına tanrısı) Hurri kökenlidir, Hititçede adı Teşup’tur. Şivini de (Güneş tanrısı) Hurri kökenlidir. Hititlerdeki Şimegi’nin karşılığıdır. Yılın belli günlerinde tanrılara koyun, keçi, sığır (boğa), tanrıçalara bunların dişileri kurban edilirdi.
Buralar hep dutluktu
Krallığın planladığı bütün kentler, başkent Van (Tuşpa) dışında daha önce yerleşilmemiş alanlarda kurulmuştur. Urartu kralları inşa kitabelerinde “benden önce burada hiçbir şey yoktu” gibi ifadelerle bu duruma işaret etmişlerdir.
Aramî
Aramiler Sami bir halktır, MÖ birinci bin yılda Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamışlardır. MÖ 10-8. yüzyıllarda günümüz Suriye coğrafyası ve çevresinde çeşitli prenslikler kurmuşlardır. Bugün Türkiye’de Aramca’nın bir lehçesini konuşan Süryani olarak bilinen halkın Aramilerden geldiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Hitit İmparatorluğu’nun Siyasal Tarihi
Hint Avrupa kökenli bir dil konuşan Hititlerin Anadolu’ya MÖ üçüncü binyılın sonunda ya da ikinci binyıl başlarında göç ettikleri varsayılır. Anadolu’da ilk güçlü merkezi yönetimi kurmuş olan Hitit İmparatorluğu, MÖ 1650-1200 yıllarında hüküm sürmüştür. Yoğun olarak Orta Anadolu’da Kızılırmak kavsine yerleşen Hititlerin başkenti Çorum’un
Reklam
Bir devlet dini olarak karşımıza çıkan Hitit dininin uygulamalarına, Hitit sivil halkının katılımının olmadığı anlaşılmıştır. Hitit dininin pratiğinde halka yer verilmiyordu. Bu durum, en iyi şekilde bayram törenlerinde görülebilmektedir. Hitit bayram ritüellerinin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı tabletlerde, törenlere katılan kral, kraliçe ve aileleri, pek çok tapınak ve saray görevlisi, ülke beyleri, yabancı ülke diplomatları katılmaktaydı.
Hititler kendilerini “bin tanrılı” olarak tanımlarlar. Resmi pantheonlarında Hint-Avrupalı Tanrılar (Hitit-Luwi-Pala), Asyanik Tanrılar (Hatti-Hurri-Sümer), Indo-Ari Tanrılar (Eski Hint) ve Semitik Tanrılar (Assur-Babil) gibi farklı etnik kökenli toplumlardan alınan tanrılar bulunmaktadır.
Hititlerde ölüm cezası
İlkel toplumlarda ceza ile intikam eşit sayılır ve haksızlığa uğramış taraf, suçludan bunun acısını olabildiğince çıkarmak ister. Devlet, öncelikle toplum düzeninin sağlanması ile yükümlü olduğundan, bireysel intikamın en aza indirilmesini veya tamamen ortadan kaldırılmasını ister. Bu bakımdan kanunlarda rastlanan talion ilkesi (göze göz, dişe diş), zarara uğrayanın, suçluya, kendisine gelenden daha çok zarar vermesini önlediği için, belki de intikam hislerinin artarak devamını engellemek yönünde atılmış ilk adımlar olarak kabul edilebilir. Hitit kanunları bu açıdan Mezopotamya’ya nazaran, oldukça ileridir. Pek çok suçun karşılığında tazminat ödenirdi, ölüm cezaları kısıtlıydı ve bedeni sakatlama cezaları ise, sadece “köle”lere verilebilirdi. Kanunlarda ölüm cezası, ırza geçme, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunma ve devlet otoritesine karşı gelme suçlarına verilmekteydi. Eğer suçlu bir “köle” ise, efendisinin emirlerine uymaması veya kara büyü yapması halinde de öldürülüyordu. “köle” ise, efendisinin emirlerine uymaması veya kara büyü yapması halinde de öldürülüyordu.
Hititlerin hukuka bakış açısı, bütünüyle dinseldi. Tanrılar, onlara göre, bütün varlıkların hakkını koruyan, adil ve dürüst efendilerdi.
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.