Devrim, kendi çalgısını, marşını, sırası geldiğinde bir yaratırdı ki, kim engelleyebilirdi o şarkıları...
Oy hanım hanım, sen benim canım,
Ben seni alım dağlara kaçıyım bu gece...
Kendini aklından geçirdi yeniden. Biraz komik oluyorum, tanrıyı hafif alaya alarak konuşsam da komik oluyorum, böyle bir kadın değilim aslında, diye düşünüyordu.
Aslında, bütün gücüm yalan söylememekten geliyor, diye geçirdi içinden Nigâr. Bütün deliliğim, acayipliğim, hatta cinsi cazibem! Yoksa neden o kadar adam sevsindi beni? Evet bütün gücü dürüstlük olan bir insanım. Gerçi artık kimsenin öyle dürüstlüklere, kancık olmamaklara falan aldırdığı yok ya neyse...
Tanrım öyle bir gelin nasip etseydi ya bana, cana yakın inci gibi bir kız, bir gülüşü, palmolive gibi bir köpürüşü var, Coty gibi bir rayihası, hele bir sarılışı anasına.
Bütün dediği, zincirin bir halkasının iyice paslanıp çürüdüğüydü. Bir kuşaktan hiçbir hayır gelmeyeceği idi, ufalıp gideceğiydi bir kuşağın, kimdi o paslanan halka, biz miydik, bizdik elbet.
Bir devrimci, beyler gibi değil, bir devrimci gibi yaşar sonuna dek ama sıra ölmeye geldiğinde de nasıl öleceğini bilir. Çe gibi mi yani, dedim, güldü, Çe gibi ya, dedi, Çe gibi.