Hiç sevgi görmemiş, arkadaşı olmamış, iletişim kurmayı dahi bilmeyen, çok aksi küçük bayan Mary'nin hikayesi bu.
Ailesi ve tek iletişim şekli olarak bildiği, emir verdiği hizmetçilerinin Hindistan'da bir Kolera salgınında ölmelerinden sonra İngiltere'ye hiç tanımadığı kendi kadar aksi ve çekilmez tek akrabası olan eniştesinin yanına taşınıyor.
Hep hikayelerde şöyle olur hani: adam veya kadın aksidir, mutsuzdur. Uzak bir yerden neşeli, tatlı, hayat dolu bir çocuk hayatına girer ve karanlık olan dünyası aydınlanır.
İki aksinin ve huysuzun yüzleşmesini merakla bekledim bu yüzden. Farklı ve ilginç olacaktı. Beklediğim gibi gitmedi; daha da iyi ilerledi.
Gülmeyi bile bilmez küçük Mary. Bütün dünya ona karşı aksi sanır, kendisinde olduğunu bilmez bu çirkinliğin.
Kalbinin buzullarının yavaş yavaş çözülüşünü, yüzünden aksilik maskesinin düşüşünü, çocuksu heyecan ve merakın gelip hakettiği yerine oturuşunu adım adım takip etmek ziyadesiyle heyecan vericiydi.
Sevgiyle tanışması insanın; hayatının ebedi baharı olurmuş.
Hem sevecek, hem sevilecek; aksi çekilmez olurmuş.
"İnsan sevmeli:
Bâzen bir insanı,
Yahut bir ağacı,
Ya da kanadı kırık bir kuşu..
Zaten sevmezse insan,
İnsan mı olur?" °°Cahit Zarifoğlu
Kitaba da ismini veren bu gizli bahçe ve yeni çevresi etrafında şekilleniyor küçük Mary. Gizli bahçeyi insanın içinde saklı hazineye verilen metafor bir isim olarak da düşünmeden edemedim. İçimizde ki gizli bahçenin kapılarını sonuna kadar açıp yeşillenebilmemiz dileğiyle. Bu değişime şahit olmaya davet ediyorum sizi de sevgili okurlar; umut verici, mutlu eden bir eser bu.