Sıkıldım senden. Biraz bencillikten zarar gelmezmiş. Sadece kendinden bahsediyor ve kendi sesinin yankısını dinliyorsun. Yalnızca bu yankıyı duyduğun zaman memnun oluyorsun. O saçma sapan ııı'lar, uuu'lar, ooo'lar. Şu an ne düşündüğünü biliyorum. Sana hırsızı anlatmadan önce yüzündeki ifadeyi gördüm. Ama bu gece gerçekten bir hırsızla tanıştım. Gerçek hırsız. Çok ilginç şeyler anlattı. Senin görmezden geldiğin kocaman dünya. Öngörülemeyen, vahşi bir dünya. Hiçbir şey anlamıyorsun. Kibirli ve aptalsın. Evet, aptalsın. Oturup da senin hikayelerini dinliyorum. Ben dinliyorum, sen konuşuyorsun. Boş teneke çok ses çıkarır, sağır eder! Yorgunum.
Eva gülümsedi. Hiçbir zaman senin kadar hayat dolu ve başarılı olamayacağım. Hiçbir zaman boktan şeylerle, senin olduğun gibi, memnun olamayacağım, dedi içinden.
+ Senin neyin var?
- Neyim mi var? Hiiç.
+ Hiç demek aslında çok şeyim var demek.
- Hiçbir şeyim yok dedim ya.
+ Neden evine dönmüyorsun?
- Bir kutlamadaydık ve kocamla tartıştık.
+ Hmmm. Kavga mı ettiniz?
- Hayır, öyle kavga değil
+ Yavrucuğum, bozuştunuz mu? Sana kötü mü konuştu?
- Onun gibi bir şey.
+ Boşver, takma kafana. Hem de hiç! Bak bana, jartiyerimin ipi sallanıyor. Sallanmıyor mu?
- Dikkat etmemişim.
+ Yapma! Al bak, burda. Bilmiyorum mu sanıyorsun? Dizlerimin arasında hissediyorum ve rahatsız da ediyor. Bilerek sallandırıyorum.
- Ne amaçla?
+ Çünkü bazı şeyler ters gitmeli, normun dışına çıkmalı. Öbür türlü hayat katlanılmaz olurdu.