Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kozmos'un, Dünya'nın ve İnsanlığın Destansı Hikayesi

Evrenin Yolculuğu

Brian Thomas Swimme

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Son
"Galaksiler evrenin doğuşundan yedi yüz milyon yıl sonra oluşmaya başladı. Daha önce veya daha sonra meydana gelmeleri mümkün değildi. Eğer ilk yüz bin yıl içinde galaksiler belirmeye başlasaydı, anında parçalara ayrılırlardı. Böyle muhteşem bir yaratıcılık için gerekli olan enerji koşulları ve örüntüler sadece ve sadece o anda bulunuyordu. Sabit şekilde bulunan galaksilerle birlikte, bir sonraki ve daha sonraki kuşağa ait yıldızların ve gezegenlerin oluşumu bir anda mümkün oldu. Aynı şekilde güneş sistemleri de daha önceki dönemlerde oluşamazdı. Aynı şey şu an için de geçerli. Büyük bir yıkımın ortasındayız; fakat bu aynı zamanda yoğun bir yaratıcılık anı. Dünyanın ömründe yeni bir dönem inşa etmeye çalışıyoruz. İnsanların rolü, içinde var olduğumuz on dört milyar yıl yaşındaki bu yaratıcı olayın dinamikleriyle bilincimizi derinleştirmek. Yapmamız gereken yaşanabilir şehirler inşa etmek ve Dünyanın örüntüleri ile uyumlu, sağlıklı besinler yetiştirmek. Evrenin yeni bir refah düzenine geçmesini sağlamak için ellerimizi ve kalbimizi ona uzatmalıyız. Kaderimizde hem kültürel olarak çeşitli hem de yerel olarak canlı bir dünya medeniyetini yaratmak var. Bu, yaşam ve insanlığın gelişmesine olanak sağlayacak çok yönlü bir medeniyet olmalı."
Maya Kitap - XI. Gelişen Dünya Toplumu - Yaratıcılık ve Gelişme
Özellikle gıda üretimi ve bunun çeşitli gruplar arasında dağılımı, işbirliğini geliştirme ve sürdürme yeteneğine dayalıydı. DNA'mızda bu tür becerilere yön veren genetik bir bilgi yoktu. Dolayısıyla, 5 bin yıl önceden başlayarak dil ve özellikle medeniyetlerin sembolik kodları, insan faaliyetlerini belirgin bir biçimde şekillendirmeye başladı. Yasal ve etik kodlar, birbirlerine aykırı insan enerjilerinden doğabilecek bir kaostan uyum yarattı. Her kabile daha önce sahip olduğu özerklikten ödün vermeye mecbur kaldı; ama ortaya çıkan enerji eşgüdümü yeryüzünü geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirdi.
Reklam
"Nasıl ki Ay gecenin gizemini içinde barındırıyorsa, Güneş de gündüze güç veriyor. Ay gibi Güneş'in de üzerimizde çok büyük bir etkisi var. Sıcaklık ve huzur için onun ışığını arıyoruz. Ondan mahrum kaldığımızda, özellikle uzun kış aylarında, melankolik ve endişeli bir hale geliyoruz. Güneş kelimenin tam anlamıyla bizi aydınlatıyor. Güneş, birçok kültürde tanrı olarak kabul edilirdi. Örneğin Mısır'da Ra, Japonya'da Amaterasu olarak adlandırılıyordu. Güneş'in hareketlerini gözlemlemek için, İngiltere'deki Stonehenge ya da Kuzey Amerika'da Chaco Kanyonu'na benzer devasa yapılar tasarlandı. Modern zamanlarda Claude Monet ve diğer empresyonist ressamlar güneş ışığının titrek dansını yakalamaya çalıştılar. Kış gündönümünde Güneş ışığının geri gelişi ve yaz gündönümünde ışığın azalışı hala tüm dünyada çeşitli şenliklerle kutlanıyor."
Maya Kitap - IV. Güneş Sisteminin Doğuşu - Güneş'in Maddeyi Enerjiye Dönöştürmesi
"500 yıllık modern Batı biliminin de evrenin merkezini belirlemeye yönelik ilgisi bir dizi "merkezsizleştirme"ye yol açtı. Daha önce sahip olduğumuz merkeze ilişkin fikirlerimizin hikayenin tamamını yansıtmadığını öğrendik. İnsan dünyasının merkezsizleştirilmesine en ünlü katkıyı herhalde Dünyanın hareket eden bir merkez olduğunu ve Güneş etrafında hareket ettiğini keşfettiğimiz zaman yaptık. İlk kez MÖ 3. yüzyılda Yunanistan'ın Samos Adası'ndaki Aristarkus böyle bir varsayımda bulunmuştu ve Kopernik de bundan bağımsız bir şekilde 1543'te Avrupa'da bunu keşfetti. Birkaç yüzyıl içinde, devam eden araştırmalarımız sonucunda gördük ki Güneş, evrenin değil, Güneş sisteminin merkeziydi. 1918'de Harlow Shapley, Güneş'in eliptik bir yörünge çizerek Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında yol izlediğini belgeledi. Bu merkezsizleştirme süreci 1920'lerde Edwin Hubble ve diğerlerinin, Samanyolu'nun evrenin merkez galaksisi olmadığını, onun yerine evreni dolduran galaksilerden sadece bir tanesi olduğunu keşfetmesiyle daha ileri bir noktaya taşındı. Bilim insanları gözlemlenebilir evrende yüz milyar galaksi olduğunu keşfettiğinde şaşkına döndüler. Uçsuz bucaksız ve her daim gelişen bir evrende yaşıyor olduğumuz gerçeğini kabullenebilmek sıradan insanlar için olduğu kadar bilim insanları için de devam eden bir mücadele aslında."
Maya Kitap - II. Galaksilerin Oluşumu - Galaksi Kümeleri ve Çokmerkezli Evren
Yaşam enerjimiz nereye gidiyor? Derin, jeolojik ve kozmolojik zaman bize bir içgörü sağlıyor mu? Bu mükemmel yolculuğun içinden çıkarsak, geçirdiğimiz dönüşüm yani ölüm bir tür geri dönüş olabilir mi? Kendi mütevazı özümüz yaşamını noktalayarak evrenin daha kapsayıcı özüne dönüşüyor olabilir mi? Tutkularımız ve rüyalarımızla beraber kederlerimiz ve kayıplarımız da evrenin dokusuna mı karışıyor?
Sayfa 83
Hepimiz yıldız tozuyuz
"Bir yıldızın aşırı uçlarda var olduğunu söyleyebiliriz. Bir yanda yerçekimsel çökme, diğer yanda ise termonükleer füzyon ve dışa doğru baskı vardır. Yani bir yıldız denge değil, dengesizlik ortamında var olur. Yıldız kendini denge ortamından uzak tuttuğu için temel parçacıklardan helyum çekirdeğini meydana getirebilmektedir. Bu, bilim tarihinin en muhteşem keşiflerinden biri. Yıldızları değişimin kaynayan kazanları ya da muazzam bir yaratıcılığa gebe rahimler olarak düşünebiliriz. Yıldızlarda gördüğümüz karmaşık etkileşimlerin, evrenin diğer alanlarındaki derin yaratıcılık modellerini yansıtıp yansıtmadığı merak edilebilir. Bu ikisi arasında benzerlikler bulunduğuna şüphe yok. İç dünyamız çekme ve itme duygularıyla kaplı olsa bile, onlarca yıl sürecek bir yaratıcı faaliyetin temelini oluşturacak duygu yüklü bağlar geliştirebiliyoruz."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı - Yıldız Faaliyetleri
Reklam
"Evrenin hikayesinin özü şu: Yıldızlar bizim atalarımızdır. Bütün her şey onlardan gelir. Yıldızlar dinamik varlıklardır. Onlar da doğar, gelişir ve son bulurlar. Hatta bazen bu son dramatik bir şekilde gerçekleşir. İşte size onların hikayeleri. Yıldızların doğuşu, yerçekiminin etkisiyle hidrojen ve helyum bulutlarının içe doğru patlamasıyla başlar. Bu bulut gitgide büzülür. Atomlar kendilerini daha sıkışık alanlara çektikçe birbirleriyle çarpışır ve enerjiyle titreşir. Her çarpışmadan sonra ise yavaş yavaş ısınırlar. Hayatına sıfırın yüzlerce derece altında başlayan bir bulut bile bir milyar yıl içinde yavaşça ısınır. Sıcaklık artışı esnasında bir yıldız doğarken yaşanan süreçler, evrenin doğuşu esnasındaki süreçlerin benzeridir. Hidrojen ve helyum bulutları birkaç bin dereceye kadar ısındığında, atomlar erimeye başlar. Hidrojen atomları proton ve elektronlar olarak dağılır ve daha sonra bunlar ilkel yıldızların çekirdeklerinde temel parçacıklarla etkileşime girerek serbestçe dolanır. Yıldızların doğuşunda doruk nokta sıcaklığın 10 milyon dereceye ulaşmasıyla yaşanır."
Maya Kitap - III. Yıldızlardan Yayılan Işıltı - Yıldızların doğuşu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.