İnsan evrenle aynı frekansta titreşir.
Evrende tüm varlıklar bir maddesel titreşimle iç içe örülmüş bir harmoni içerisindedir. Yani evren, güneş sistemi, güneş, dünya, insan, insan hücresi zinciri iç içe aynı frekansta titreşirler. Hastalıkların ilk adımları, hücremizin bu frekarısın dışına çıkmasıyla başlar. Bu frekansı öncelikle zihin, sonra sosyal ve ekolojik nedenler etkiler. Bu titreşimi sağlıklı kılmak eğitimle olur, bu da iradeli, disipline edilmiş nefestir.
Bir Amerikan sağlık kurumunun (American Aging Studies Society) doğru solunum ve duruşlarla ilgili araştırmasının neticeleri:
a. İnsan bedeninin yaşam gucü 25 yaştan sonra her on senede yüzde 9 ila 27 arasında azalmaya başlar.
b. Doğru solunum ve doğru duruş uygulayan 40 yaş grubunun beden güç kapasiteleri, 30 yaş grubundaki sağlıklı kişilere eşit bulunmuştur.
c. Bedeni pasif bırakılmış 30 yaşındaki kişilerin beden güç kapasiteleri, 55 ila 75 yaş grubuna eşit bulunmuştur.
"Sevgi ve zıt değerler;
Zıt değerler çarpışınca yeni güçler doğar. Aynı güçler ise kaosu doğurur. Güce karşı güçle, şiddete karşı şiddetle mücadele edilmez. Sevgi, ayrıcalıklı bir değerdir, hep sevgiyle karşılık bulur ve yeni sevgiler üretir."
"Tabiatta kendi haline bırakılmış beden, en sağlıklı bedendir. Yani tüm bedensel işlevler, orijinalinde programlandığı gibi kalsa, kardiyovasküler sistem, metabolizma, sinir ve hormon sistemlerimiz otopilota bağlı olarak, bizi en mükemmel hedefe taşırdı. Fakat biz insancıklar artık tabiatın değil, medeniyetin parçasıyız. Beynimiz kendini medeniyete göre ayarlarken orijinal programda da zaman zaman değişiklikler yapıyor. Biz, beden ve ruh olarak bu değişikliğe yeterince uyum sağlayamıyoruz. İşte bu nedenle, bu boşluğu doldurabilmek için herkes, şamancılık, guruculuk veya şifacılık oyunları öğrenmeye başlamış bulunuyor. Halbuki tüm gizem kendi içimizde yatıyor..."