Süreyya eşi, annesi, babası, kız kardeşi ve onun kocası ile bağ evinde yaşamaktadır. Ancak Süreyya buradan nefret etmekte ve İstanbul'da deniz kenarında bir konağa taşınmak istemektedir. Karısı Suat ilk başlarda kocasının bu istediğini onaylamasada sonradan kabul eder. Süreyya ailesinden habersiz yakın dostu Necip ile birlikte bir ev bulur. Süreyya ve Suat yeni evlerinde çok mutludurlar. Aile dostları Necip'te sürekli bu genç çiftin evine gelir ve günlerini hep birlikte geçirmeye başlarlar.
Birlikte balığa çıkan, dağ bayır gezen, evde yemek ve piyano eşliğinde mutlu zamanlar geçiren bu üçlü arasında birşeyler değişir. Evlilik karşıtı olan ve hayatı sadece gezip eğlenmekten ibaret olan Necip, Süreyya ve Suat'ın evliliklerine imrenmeye başlar. İç dünyasında bir hesaplaşmaya girer ve kendini aşk, ihanet, mutluluk, ölme isteği gibi birçok duygunun içerisinde bulur.
Eylül, herkesin bildiği üzere Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanı. Gerçekten ağır bir roman. İki karakterin hiç konuşmadan kendi iç dünyalarında nasıl duygudan duyguya savrulduklarını okuyorsunuz. Sakin kafa ile sindire sindire okunması gerekiyor bence.