-Nataşa, anlamıyorum! Bütün bu söylediklerinden sonra nasıl sevebiliyorsun onu? Saygın yok, seni sevdiğine bile inanmıyorsun ama gene de yanına koşuyor, uğruna her şeyini mahvediyorsun! Ömrün boyunca acı çektirecek sana... Çok seviyorsun onu Nataşa, gereğinden fazla!
Nataşa'nın yüzü, acı çekiyormuş gibi bembeyaz oldu:
-Evet, deli gibi seviyorum onu. Seni böyle sevmedim, Vanya! Aklımı yitirdiğimi, gerektiği gibi sevmediğimi ben de biliyorum. Hiç de iyi değil bu... Bak Vanya, en mutlu anlarımızda bile, onun bana acıdan başka bir şey vermeyeceğini hissediyordum. Ama bu acı beni mutlu ediyorsa, elden ne gelir! Gülmek, eğlenmek için gitmiyorum ki ona. Onunla neler yaşayacağımı bilmiyor muyum sanıyorsun!
Ona belki de babasından geçmiş, çok iyi yürekli, temiz ruhlu insanlara vergi bir özelliği daha vardı: Karşısındakini, olduğundan daha iyi görmek için zorlardı kendini. İyi yanlarını gözünde büyütürdü.
Ah Vanya, ne bencil, ne yetinmek bilmez insanlarız biz! Karşımızdakinin yüzündeki en ufak bir değişikliği affedemeyiz ama niçin olmuştur bu değişiklik, orasını düşünmeyiz!