Belki kapı komşumuz kadar yakın, belki sadece dizi ve filmlerde gördüğümüz bir kurgu, belki de sadece bir haber niteliği olan bir yazı "namus cinayeti". Hiç düşünmediğimiz bir şekilde anlatıyor namus ile ilgili cinayetlerin iç yüzünü. Kurban aslında gerçekten kim? Cinayete uğrayanlar mı? Cinayeti işleyenler mi?
Hediye olarak gelen bu kitabı iyi ki okumuşum. Aksi halde bir kitapçıda ilgimi çekmezdi belki de. Çünkü bu tarz toplumu ilgilendiren kitapların malesef diğerleri kadar reklamı yapılmıyor.
Görmezden geldiğimiz, görmezden gelinen kadınlar için mutlaka okumalısınız.
Karim, Norveç Parlamentosu üyelerinden bir gruba verdiği konferansta, Fadime'nin yaşadığı acıyı dile getirerek, "Bir erkeğe şiddet uygulandığında buna işkence deniyor, ama bir kadın şiddete uğrarsa bunun adı kültür oluyor," dedi.
Pakistan' daki yetiştirilişini ve başka bir insanı öldürme fikrinin insanın içinde nasıl kök saldığını anlatıyor. "Bu tür şeyler aile çevresinde hep konuşulur. On beş ile yirmi yaş arasındaki dönemde, erkek kardeşlerime ve kuzenlerime bu konuda neler söylediğimi hatırlıyorum. Sanki kendimizi hazırlıyormuş gibiydik. Bunun başlangıç olduğuna inanıyorum."
"Sizden öldürmeniz beklenir. Bunun sonradan sizi ne kadar kötü etkileyeceğinin bir önemi yoktur. Böyle bir şeyle karşılaştığınız zaman, bu sizin tek seçeneğinizmiş gibi görünür."
"Gelenek" zor bir kavramdır. Gelenekler icat edilebilir, terk edilebilir, yeniden icat edilebilir. Ayrıca tartışılabilir de: İnsanlar farklı yer ve zamanlarda neyin gerçekten geleneksel olduğu konusunda fikir ayrılığına düşebilir. "Namus" ile ilgili durum da budur. Türkiye'deki, Irak'taki ve İran'daki Kürtler, Filistinliler ve İsrail'deki Araplar arasında namus cinayeti geleneği olduğunu ileri sürenler var. Başkaları, bu iddiaların tamamını ya da bir kısmını reddediyor.