Fahr-i Alem Habib-i Hüda Hz. Muhammed Mustafa Sözleri ve Alıntıları
Fahr-i Alem Habib-i Hüda Hz. Muhammed Mustafa sözleri ve alıntılarını, Fahr-i Alem Habib-i Hüda Hz. Muhammed Mustafa kitap alıntılarını, Fahr-i Alem Habib-i Hüda Hz. Muhammed Mustafa en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Biz öyle zamanlar gördük ki içimizden hiç kimse kendisinin altın ve gümüşe (yani maddi imkânlara) müslüman kardeşinden daha layık olduğunu düşünmezdi." Şimdi ise öyle bir devirdeyiz ki, altın ve gümüş (yani dünya menfaatleri) bize, müslüman kardeşimizden daha sevimli geliyor.
Öyle bir rahmettir ki, nerede bir güzellik varsa, O'nun nurundan bir akis taşır. Zira O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Âlemde bir çiçek açmaz ki, O'nun nurundan olmasın!
Vahşi de Efendimiz'in huzuruna çıkarak af diledi. Rasûlullah onu da affetti. Fakat:
Bana görünmemeye dikkat edebilir misin? (Seni görünce acım tazeleniyor )" buyurdu.
Peygamber Efendimiz, insanları affetmekle kalmıyor, ümmetine de şu tavsiyede bulunuyordu:
“...Özür dileyerek yanına bir kardeşi gelen kimse, ister haklı ister haksız olsun, onu kabûl etsin! Aksi hâlde Cennet'te Kevser Havuzu'nun başında benim yanıma gelemez."
... seherlerde gözlerinden yaşlar boşanarak ümmetine dualar etmesi, bütün vaktini ve gayretini insanların cehennemden kurtulması için sarf etmesi, Allah Rasûlü'nün rakik kalbinde bulunan engin şefkat ve merhametin en müşahhas nişâneleridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), yüksek bir koltuk veya taht üzerinde değil, ashâbının arasında otururdu. Bu sebeple, bir yabancı geldiğinde, hangisinin Efendimiz olduğunu sormadan bilemezdi.
Yahudî âlimlerinden Abdullah bin Selâm, Allah Rasûlü Medîne'ye hicret edince merakla yanına varmış, mübârek sîmâlarına bakınca da hemen müslüman olmuştu. Bunun sebebini de şöyle îzâh etmişti: “Allah Rasûlü’nün mübârek yüzünü görür görmez anladım ki O’nun yüzü, yalancı yüzü olamaz!”
İnsanlar Sen’in sırtına bastı, gül yanağını kanattı, dişlerini kırdı, lâkin Sen yine de ümmetin için ısrarla hayır istiyor ve şu niyâzda bulunuyordun:
«Allah’ım! Sen kavmimi mağfiret buyur! Zira onlar bilmiyorlar!»
“Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Siz yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4941; Tirmizî, Birr, 16/1924; Ahmed, II, 160)