Çok şaşırtıcıydı ama dünya olup bitenlere hiç aldırmamıştı. Gökyüzü hâlâ maviydi, güneş hâlâ parlıyordu, yakınlarda bir yerlerde bir tarlakuşu var gücüyle ötüyordu.
Sabır! Sabır ha! Affedersiniz ama bana kalırsa bu ülkenin artık sabrı taşmış bir kaç kişiye ihtiyacı var. Etrafımızı saran beceriksizlikler ve yetersizlikler karşısında sabırla acı çekmeyi kabul etmeyi kabul etmeyen insanlara! İşte o kadar...
Bir Aurelio Zen romanı.
İtalya'nın Perugia şehrinde, ünlü bir sanayicinin kaçırılması ile ilgili olarak görevlendirilen Zen, uzun zaman aktif bir soruşturmada yer almamasının sıkıntılarını kitap boyunca yaşasa da en sonunda okuyucuları ciddi bir sürpriz bekliyor.
Bu arada yazarın anlatımından yola çıkarak, İtalya ve Türkiye arasında bürokrasinin işleyişi, devlet içerisindeki çürük elmalar gibi konularda pek de bir fark olmadığını görebiliyoruz.
Okurken aynı bizim memleket diyebilirsiniz.
Altın Hançer ödülü alan bu kitap mutlaka okunması gerekenlerden.
Ve Labirent Yayınları'nın bu yazarın diğer kitaplarını da yayınlaması dileğiyle
Fare KralMichael Dibdin · Labirent · 201329 okunma
Mekâna karşı hissettiği kişisele en yakın duygu, dairenin isimsizliğine karşı beslediği takdir hissiydi. Orada yaşamak, otelde yaşamak gibiydi. Oysa annesinin gelişi bütün bunları değiştirmiş; ev sahibinin sağladığı üç beş parça eşya, körelmiş anılarla ve belirsiz bir değerle ağırlaşmış malların altında kalmıştı.