Ortaokul yıllarımda okusam daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Devletine sadakatle hizmet etmiş birinin hazin sonunu anlatan bir öykü kitabı. Öyle bir sadakat ki kendini bile bile celladın eline teslim ediyor. Elindeki fermenda ölüm emrinin yazıldığını okuduğunda içten içe yaşadığı ikilem gençlik yıllarında söylenen padişahın sorgulanmaması gerektiği telkinleriyle yine emre itaate dönüşüyor. Bu kadar hizmet etmiş birinin neden ölüm fermanının verildiğini ise anlamış değilim?
Osmanlı ordusu günlerdir çok zorlu şartlarda fırtınalı havada ilerlemektedir. Belgrat'a gelen ordu durup hazırlıklar yapılmaktadır. Fırtınadan padişahın otağını taşıyan gurup kaybolmuş bu yüzdende padişahın otağı kurulamamıştır.
Çok cesur ve padişaha çok bağlı olan Tosun bey bu duruma çok sinirlenmiştir. Padişahın koskoca otağının nasıl kaybolduğuna anlam verememektedir. Tosun bey otağı aramaya çıkar ancak yağmur ve fırtınadan hiç bir yer gözükmemektedir. Bu arada padişahın onu çağırtır.
Padişahın yanına gelen Tosun beye Niş'e götürmesi üzere bir ferman verir. Hikayenin sonu çok ilginç biter...
O halde işte hastalığınızın bir sebebi daha. Ne milliyetperverim diyorsunuz, ne de kozmopolit! Yani aradasınız. Halbuki "aradaki yer" insanlara ait değildir. Hayvanlar orada istirahat eder. Ama insan için ya cennet lazımdır ; ya cehennem!