Folklor Şiire Düşman

Cemal Süreya

Folklor Şiire Düşman Gönderileri

Folklor Şiire Düşman kitaplarını, Folklor Şiire Düşman sözleri ve alıntılarını, Folklor Şiire Düşman yazarlarını, Folklor Şiire Düşman yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Edebiyat, insan bilincinin yüce bir durumudur. İnsan doğasında bulunan hiçbir  şey ona yabancı kalamaz. İnsanın bir cinselliği varsa, niçin yadsıyalım onu? Hem, istesek de, istesek de, yadsıyabilir miyiz bakalım? Sanatçı onu anlatmaktan, insanın onunla da gelen özünü açımlamaktan nasıl vazgeçebilir? Kısacası hayatta erotik,  cinsel, hatta müstehcen durumlar oldukça, erotik, cinsel, müstehcen bir edebiyat da olacaktır...Yine de erotizmi her şeye başat olabilecek bir noktada düşünmemek gerek. Onu yeni bir kültür gibi ele almak yanlıştır. Evet, 'epik' gibi, 'mistik' gibi, bir de 'erotik' vardır. Ama onu olduğundan çok büyütmek doğru olmayacaktır.
François Mitterrand bir dergide kendisiyle yapılmış bir konuşmada şöyle diyordu:  "Ben, müstehcen yapıtlardaki görüntülerin  gerçekliğine değil de, onların dayandığı efsaneler­deki yalana tutuluyorum." Daha çok açık saçık filmleri ele alan Mitterrand'a göre günümüz dünyasında müstehcenlik toplumsal bir olay durumu kazanmıştır. Bu yüzden onunla gelen kötülükleri de fazla abartmamalıyız. Çünkü "yaşadığımız toplum her şeyden önce bireysel çıkarlara dayanmaktadır. Müstehcen yapıtları da ticaret toplumunun doğal bir ürünü saymak gerekir. Bir karşılaştırma yapılırsa, toplumdaki uyuşturucu madde düşkünlüğünün, şiddet yönsemelerinin yanında porno olayının etkileri hiç kalır. Öte yandan porno filmierin başarısını da inkar etmeyelim. Bunlar seyircinin bir gereksinimini karşılıyor. Elbet, bu demek değil ki, herkes istediği gibi at koştursun. Bir sınırlama olacak elbet. Yine de bu sınırlamayı sansürle gerçekleştirmeye kalkmak yanlıştır. Açık saçık yapıtlardan ek vergi almayı da adaletsiz buluyorum.  Böylesi yapıtların dağıtımını yasaklamaya gelince, bence o da olanaksız bir şey. En iyisi bunları özel yerlerde ya da belli saatlerde göstermek. İsteyen gitsin, görsün."
Reklam
Kendi Gök Kubbemiz'de Yahya Kemal'in başyapıtları var: 'Açık Deniz', 'Itri', 'Erenköyü'nde Bahar', 'Nazar', 'Ses', 'Çin Kasesi', 'Deniz Türküsü'...  Gerçek Yahya Kemal bunlardır. Şiirimizdeki büyük çalkantlyı bunlar yarattı. Bugün, Erenköy, o şiirle de var; Türk Sanat Müziği, 'ltri' şiiri olmadan eksik kalır. Ben, Sicilya'yı bile, testileri bile, 'Sicilyalı Kızlar' şiirinden  ayıramıyorum. 'Ses'siz Bebek düşünemem.  Yahya Kemal etkilerini de, işlevini de bunlarla gerçekleştirmiştir. Türk şiirinde ilk kez bireyin profiline rastlarsınız. İstanbul bir roman kişisi gibi canlanır. ('Roma'nın Şark'ı Yahya Kemal şiirinin  de şark'ıdır.) Bu şiirler dünyanın her yerinde ve her dönem için gerçek şiirlerdir.
İlk modern şairimiz de (Ahmet Haşim'le birlikte) odur. Ayrıca Yahya Kemal tensel, erotik temaları şiirimize ilk getiren sanatçıdır. Bugünkü Türkçenin bazı noktalarda billurlaşması Yahya Kemal'i 'hazla' eskitiyor; ama bu arada, onun üzerindeki etkilerin daha belirgin bir biçimde ortaya çıkmasına da yardımcı oluyor. Söz gelimi Çin Kasesi'nde Beaudelaire'in bazı şiirlerini, bu arada Yolculuğa Çağrı'sını bulurdum. Değil.  Theodore de Banville var o şiirde. ikincil şiirlerin etkileri daha çok Yahya Kemal'de. Mallarme değil de Musset söz gelimi. Ancak, asıl Yahya Kemal, o etkilerin aşıldığı ve iyice görünmez olduğu yerde başlar.  Getirdiği gür ve bakımlı şiirle Yahya Kemal  çağdaşımız ve ağabeyimizdir. Kendi yazdığı dönemdeki, kendinden hemen önceki ve hemen sonraki sanatçıların çok büyük bir bölüğünü etkilemiştir. Hiçbir sanatçı onun şiirine kayıtsız kalmadı. 1967'de, Papirüs'te, Nazım Hikmet üzerine yazdığım yazıda onu etkileyen Türk şairlerini saymak istemiş, fazla bir kaynak bulamamıştım. Bir gün Memet Fuat'a rastladım. "Yahya Kemal'i unutmuşsun," dedi.
Borges'in yalancısıyım; tango, Latin Amerika'da önceleri bir genelev müziği ve dansı olarak ortaya çıkmış. Salon küçükse, eşler aç kişilerse (hiç değilse biri), böyle usul, böyle yakın dans edilecektir işte. Böyle gizli. Tango evrenselleşti sonunda. Evrenselleşti ya, o ilk gereksinim, ilk neden hep sürüp gitmiştir onda. Değişik çevreler, ülkeler, tangodaki cinsellik özelliğini nihayet 'şakacı' bir hale getirebilmiştir.
Gerçekte katiller bireyler değil, gruplardır. Birey, grupla özdeşleştiği zaman adam öldürüyor. Askerler birbirlerinden nefret ettikleri için vuruşmazlar; grubun (kabile, ulus, din, ideoloji) kurallarına boyun eğdikleri için yaparlar bunu. Arthur Koestler.
Reklam
Mezartaşımza ne yazılsın isterdiniz? "En iyisini yapmaya çalıştı; baktı ki ortaya çıkan yetersiz." Geçenlerde eşiyle birlikte intihar eden Arthur Koestler, 1979'da, kendisiyle yapılan bir konuşmada yöneltilen soruya bu karşılığı veriyordu.
Şair dostum A. Remiz'le oturmuş, Oktay Rıfat'ın eski şiirlerini okuyoruz. Vaktiyle coşkuyla okuduıumuz parçaların çoğu bugün de aynı tazeli­ği, kıpırtıyı taşıyor. Oktay Rıfat son kırk yıllık şiirimizin belkemiği olmuş bir sanatçı. Bunu yalnız ben söylemiyorum, İlhan Berk de, Ece Ayhan da, aynı kanıda. Geçende Can Yücel'le konuşuyorduk, o da öyle söyledi. Bilmem şimdi düşüncesini değiştirdi mi, eskiden (on beş yıl kadar önce) Ahmed Arif de Oktay Rıfat'a özel bir yer tanırdı. Eleştirmenlerin çoğuna sorarsanız, aynı karşılığı alırsınız. Şiirimize araştırma duygusunu getirmiş bir şair Oktay Rıfat. Bu yönüyle 1946-1960 yılları arasında şiir yazan, şiirle ilgilenen hemen herkesin üzerinde bir ağrlığı olmuştur. Ayrıca Türkçenin bugünkü durumunu almasında, sivilleşmesinde, denebilirse, 'materyalize' olmasında en büyük paylardan biri (birincisi değilse) onundur. Bunu da nasıl yapmıştır biliyor musunuz? Konuşma dilinin yalınlığından, türkülerin tadından hiçbir zaman ayrılmayarak.
Tuhaf bir yazgısı var şairin: Ya zamanında öle­cek ya da kendinden sonraki şiirsel serüveni sonuna dek izleyecek. O serüven, yazmayı sürdürdüğü sürece, kendi şiirinin de serüvenidir çünkü. Ne diyor Şeyh Galip: 'Mektup yaz, alışkanlıkların tazelensin.' Başkalarının yazdığı her şiir, şair kişinin adresine yeni gönderilmiş bir mektup gibidir. Dost mektubu. Hırs mektubu. Umut mektubu. Her biriyle tazelenecektir şair kişi. Yekinecektir.
Galiba zamanında okunınası gereken yapıtlar var. Okul sıralarında, öğretmenlerin gereksiz yorumlarla kişiyi tiksindirdikleri romanlar var. Ayrıca filmini görerek, metnini içimizden ileri doğru yozlaştığımız romanlar var. Kişi filminicgörmüşse, hele filmi de beğenmişse bir romana katlanamayabiliyor. Tersi de doğru: Hazla okumuş olduğumuz bir romanın filmini seyrederken enikonu bir rahatsızlık duyarız: Eksiklikler, fazlalıklar, sapmalar buluruz onda. Özellikle de filmdeki kişiler düşlediğimiz kişilere hiç uymaz. Önce sinemanın şimdi de daha büyük ölçüde televizyonun roman için tehlike yaratması daha çok bu noktada.
198 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.