Fosforlu Cevriye, insan evladının saf ve temiz duygularla muazzam bir insanlık mertebesine ulaşabildiğini, ara sokaklarda, izbe ve metruk mahallerde mantar gibi yerden biten, nefes alıp vermek dışında kendisine başka bir şey bahşedilmemiş düşkün bir sokak kızının hikayesini anlatıyor.
Bir hayat kadını ve onun karşılaştığı bin bir zorluk düşünüldüğünde, edebiyatçıların anlatmak istediklerinin yükünü, neden bu çilekeş insanların sırtına vurduğunu anlayabiliyorum. O yoğun ve alabildiğine ağır duyguları, fikirleri ancak bu insanlar taşıyabilir zaten. Suat Derviş'in ruhunu üflediği bu sokak kızı, beni pek çok düşünce, pek çok duyguyla karşıladı. Yer yer güldüm, yer yer efkarlandım, düşündüm, anladım, en sonunda Fosforlu için bi sigara yaktım.
Edebiyat dünyasında sıkı sıkı sarılıp, bağrıma basmak istediğim bir kaç karakterden biri olmuştur Cevriye.
Aynı duyguları Knut Hamsun'dan Açlık ve Cengiz Aytmatov'dan Toprak Ana'yı okurken de hissetmiştim.
Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.