Teknik Araçlarla Yeniden - Üretim ( Çoğaltma ) Çağında Sanat Eseri

Fotoğrafın Kısa Tarihi

Walter Benjamin

Fotoğrafın Kısa Tarihi Quotes

You can find Fotoğrafın Kısa Tarihi quotes, Fotoğrafın Kısa Tarihi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Pirandello'nun anlattığı şekliyle, kamera önündeki oyuncunun üstüne çöken yabancılık duygusu, esasın­da, insanın ayna karşısında kendi görüntüsüne bakar­ken hissettiği yabancılıkla aynı türde bir duygudur. Oy­sa artık, yansıyan bu görüntü ayrılabilir, taşınabilir ha­le gelmiştir. Peki, o görüntü nereye taşınmaktadır? Seyircinin önüne.Sinema oyuncusu bu duygunun bilin­cinde olmaktan bir an dahi sıyrılamaz. Oyuncu kamera­nın karşısındayken, son aşamada seyircinin de, yani pa­zarı meydana getiren tüketicilerin de karşısına çıkacağı­nı iyi bilmektedir. Oyuncunun hem emeğini hem de bü­tün benliğini, kalbini ve ruhunu sunduğu bu pazara eli­nin uzanması mümkün değildir. Çekim sırasında, orta­ya çıkacak nihai ürünle teması, bir fabrikada çalışan iş­çilerin ürettikleri ürünle temasları kadar azdır.
Gerçekliğin kitlelere, kitlelerin de gerçekliğe uydurulması, düşün­me açısından olduğu kadar algılama açısından da sınır­sız boyutlu bir süreçtir.
Reklam
Sinema, etrafımızdaki şeylerin yakın çekimlerini yaparak, bilinen nesnelerin gizli detaylarına odaklanarak ve kameranın dahice yol göstericiliğiyle sıradan ortarnları ele alarak bir yandan hayatlarırnızı yönlendiren mecburiyetlere ilişkin kavrayışırnızı genişletmiş, öbür yandan önümüze muazzam büyüklükte ve daha önce beklenmedik bir eylem alanı sermiştir. Büyük kentlerdeki meyhanelerimiz ve sokaklarımız, bürolarımız ve mobilyalı odalarımız, demiryolu istasyonlarımız ve fabrikalarımız -bunların hepsi bizi umutsuzca kendi içlerine hapsetmiş gibiydi. Sonra sinema ortaya çıktı ve bu zindan-dünyayı, saniyenin onda biri uzunluğundaki dinamitlerle paramparça etti; öyle ki şimdi bizler, dünyanın her köşesine saçılmış olan bu enkazlar ve yıkıntılar arasında sakince ve macera duygumuzu köreltmeden dolaşıp duruyoruz
1927'de, büyük bir filmin kendi mali­yetini çıkarabilmesi için 9 milyon kişi tarafından izlenmesi gerektiği hesaplanmış­tı.
Söz konusu süreçlerin en güçlü vasıtası, sinemadır. Si­nemanın toplumsal anlamıysa, özellikle de en pozitif biçimiyle, onun -kültürel mirasın geleneksel değerinin silinmesini temsil eden- yıkıcı, arındırıcı yönünü dikka­te almadan kavranamaz. Bu olgunun en belirgin halini büyük tarihsel filmlerde -ve giderek daha yeni şekiliere bürünen hallerinde- görebiliriz. Abel Gance 1927' de coşkulu bir vurguyla şöyle haykırmıştı: Shakespeare, Rembrandt, Beethoven sinemaya geçe­cekler ... bütün efsaneler, bütün mitolojilerle mitler, bütün din kurucuları ve bizatihi dinler ... sinemada görünen ye­niden dirilişlerini bekliyorlar -kahramanlar çoktan kapı­nın önüne yığıldı.'
Dadacılar, eserlerinin satış değerine çok az önem veri­yorlar, fakat bunun karşısında, eserleri vasıtasıyla belli meseleler üzerine kafa yarmanın sağlayacağı faydalara çok daha fazla önem atfediyorlardı.
Reklam
40 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.