Burhan Sönmez, “ne yazsa okurum” dediğim yazarlardan. Son kitabı Franz K. Aşıkları ise okur olarak beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Kafka’nın “yazı ve notlarım okunmaksızın yakılmalı” vasiyetine ihanet ederek bunları yayımlayan Max Brod’un “cezalandırılması” üzerinden kurgulanan roman diyaloglarla ilerliyor. “Ölü yazar” adına adaleti tesis etmeye kalkışan okur Ferdy Kaplan’ın cümlelerinde edebiyat tarihine damgasını vuran bu ihanetle ilgili süreci takip ediyoruz. Bir tiyatro metni gibi ilerleyen kitap arka kapağında “gerilim ve aşk romanı” diye tanımlanmış. Yüz yıldır süren bir “ihanet”mi “edebiyat tarihini bir çok baş yapıttan yoksun bırakmama” sorumluluğu mu tartışması pek derinleşmemiş gibi geldi bana. Franz K. Aşıkları’nın “aşkı” da yeterince işlenmemiş diye düşündüm. Çiftin hem ilişkilerinin gelişimi hem de Kafka’yı bu tutkulu sahiplenme noktasına nasıl ulaştıklarına okur olarak ikna olamadım. Bu yalınlık, doğrudanlık yazarın tercihidir muhtemelen. Ama ben Burhan Sönmez okuru olarak, İstanbul İstanbul başta olmak üzere önceki kitaplarındaki üslubu, sesi aradım. Yazar kitabı Kürtçe kaleme almış. Bir söyleşide “Ben Kürt dilinin ustası değilim, ama gönüllüsüyüm” diyor. Kürtçeye hakimiyeti, çevirisi konusunda görüş belirtecek durumda değilim. Ama bu tercihin metne etkisi üzerine de düşünüyorum.