Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I

Dilaver Gürer

En Eski Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I Gönderileri

En Eski Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I kitaplarını, en eski Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I sözleri ve alıntılarını, en eski Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I yazarlarını, en eski Fususu'l-Hikem ve Mesnevide Peygamberlerin Öyküleri C-I yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Önsöz
Şüphesiz ki, İbn Arabî ve Mevlânâ tasavvuf tarihinin iki mümtaz sîmâsıdır. Her ikisi de 7h/13m. yüzyılda yaşamış ve biri (İbn Arabî) Şam'da, diğeri (Mevlânâ) ise Konya'da vefat etmiştir. İbn Arabî tasavvufî düşünce boyutunda bir timsâl iken, Mevlânâ ilâhî aşkı yaşama ve terennüm etmede bir zirve olarak kabul edilir. Bu iki büyük sûfînin bırakmış
Sayfa 11 - insan yayınlarıKitabı okudu
Afîfî'ye göre, İbn Arabî, bu kitapta amelî ve nazarî tasavvufun mes'elelerini sunmadığı gibi, onun burada salt felsefî mes'eleleri ele alıp bunları tasavvufî açıdan yorumladığını söylemek de mümkün değildir. O bu eserinde, tasavvuf felsefesindeki bir sistemi özetlemiştir. Bu sistem onun hem akıl ve hem de dînî coşkusundan taşan, oturmuş ve olgunlaşmış bir sistemdir. Bu sistemde varlığın tabîatı hakkında genel bir önerme ortaya koyar (vücûdî hakîkat özü ve zâtıyla birdir; sıfatları ve isimleri açısından çoktur: vahdet-i vücûd) ve bu önermeden Allah-âlem-insan hakkında çıkarabilecek bütün sonuçları çıkarır ki bu, eserin felsefî yönüdür. Ardından bu felsefeyi sûfî zevk ve şahsî tecrübeyle te'yîde yönelir ki, bu da eserin tasavvufî tarafıdır. * Bütün bu açılardan, Fusûsu'l-hikem'in Tasavvuf, Felsefe ve Dinler Târihi açısından önem arz ettiğini; ancak, esere en yoğun ilgi ve önemin sûfîler tarafindan gösterildiğini söylemeliyiz. * Mahmud Erol Kılıç Fusul Hikem, DİA, İstanbul, 1996, XIII, 231
Sayfa 29 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mesnevî ve Divan-ı Kebîr
Uzmanlar Mesnevî ile Dîvân-ı Kebîr arasında edebî açıdan önemli farklar olduğu kanâatindedirler. Buna göre, Mesnevî orta seviyedeki halk düşünülerek yazılmış, tertip edilmiştir. Lisan, nazım ve tertip bakımından çok bozuk olduğu için eleştiriye açıktır. Mevlânâ Mesnevî'de bu belirtilen hususların güzelliğine önem vermez ve şekilcilikten uzak bir tutum sergiler. Ora da Dîvân-ı Kebîr'de olduğu gibi göz kamaştıracak kıvılcımlara, bütün hudut ve engellerin üstünde açık ve derin düşüncelere rastlanmaz. Oysa Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr'inde şiiri rûhunun en samîmî ihtiyaçlarım tebliğ edecek bir vâsıta gibi kullanmıştır. (Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara-1991, yedinci baskı, s. 227-228.) M. Âkif Ersoy'â göre de Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr'de kuvvetli bir şâir vasfıyla karşımıza çıkarken, Mesnevî'de "mürşid Mevlânâ”" bulmak mümkündür. (Bkz. Demirci, Mehmet, Yahyâ Kemâl ve Mehmet Âkifte Tasavvuf, İzmir-1993 s.76.)
Sayfa 38 - İnsan yayınlarıKitabı okudu
Mesnevi Hakkında Bilgi
MESNEVÎ Mevlânâ'nın Mesnevî'si "mesnevî”34 tarzıyla yazıldığı için bu adla anılmaktadır. Mevlânâ, Mesnevî'sinde eserini "Mesnevî" / "Hüsâmî-nâme" / "Saykalü’l-ervâh” (Ruhların Aynası) gibi sıfatlarla anmasına rağmen, ona özel bir isim vermemiştir. Buna rağmen Mesnevî-yi Ma’nevî eserin tam ismi olarak kabul edilir;
Sayfa 40 - insan yayınlarıKitabı okudu
Mesnevî sadece didaktik (öğretici) bir eser değildir. Orada dînî, ahlâkî ve tasavvufî fikirler ve tarîkat usûl, âdâb ve erkânı; insanı kimi zaman heyecanlandıran, coş turan, ilâhî muhabbetin doruklarına ulaştıran, kimi zaman da duygulandıran, ağlatan, vuslat ateşiyle kavuran formlarda sunulur. Mesnevî'nin her türlü kültür birikimini yansıtması dolayısıyla, istisnâsız herkes onda kendinden çok şey bulduğunu derinden hisseder. Mesnevî, spiritüel (rûhânî) bir kitap, beşerî ve ilâhî bir komedi (komedya?), İslâm tasavvuf şiirinin doruğudur. Bu öyle bir eserdir ki, beşerî varlığın kökeni, düşünce ve hayâtı üzerinde yapılacak olan genel bir inceleme için gerekli unsur onda eksik değildir. 44 Onu okuyanlar veyâ dinleyenlerden her biri, kendi kabiliyet ve nasîbine göre ondaki derin mânâlı hikmetlerden, nüktelerden rûhânî zevkler, ledünnî işâretler alacaklardır.45
Sayfa 41 - insan yayınlarıKitabı okudu
"—Medeniyetimiz, pilav ve Mesnevî medeniyeti idi." Ecdâd, pilav yiyerek maddî cihâd için güç toplarken, tasavvufta buyük cihad diye tarif edilen nefsle mücâhede için ise gıdâsını Mesnevi'den alıyordu. Yahyâ Kemâl
Sayfa 44 - insan yayınlarıKitabı okudu
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.