İyileşiyordum. Ya da en azından, iyileşmem gerekiyordu. Yaslı ortamdan ve paylaşılan gözyaşlarından uzak olmak artık huzur verici olmuştu. Kederim benimdi, sadece benimdi.
"Yeter ki yüreğime dokun, aşamayacağım dağ, tepemeyeceğim yol olmaz," demişti. Oysa ki o yüreğe mezarlarını dikmişti, hasretini çektiği her ne varsa. Bu yüzden ölmeden çürüyordu.