Bu kitap için Neşet Ertaş'ı belki de en iyi anlayabileceğimiz kitap diyebilirim. Büyük emek sarf edilmiş, uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan bu kitap; büyük hayranlık duyduğum neredeyse her gün dinlediğim Neşet Ertaş'ın bilmediğim birçok yönünü, deyişini, türküsünü öğrenmemi sağladı.
Kitap iki ciltten oluşuyor. İlk cildinde uzun uzun abdallık geleneğinden bahsediliyor. Belki burada haddim olmayarak bir eleştiri yapabilirim. Maalesef abdallık geleneğini aktarırken çokça tekrara düşülmüş. Biraz da uzun tutulmuş. Yaklaşık 250 sayfa abdallar ve onların yaşayışı ele alınmış. Sonra Neşet Ertaş'ın hayatı detaylı bir şekilde anlatılıyor.
İkinci ciltte yine ilk cildin özeti şeklinde geçen bölümden sonra ozanın türküleri ve havalandırılmamış şiirleri yer alıyor.
Son bölümde Neşet Ertaş'ın çok heyecanlandığı ve Erol Parlak hocamıza çok teşekkür ettiği bir çalışma mevcut: Türkülerinin kendi çaldığı şekliyle notaya dökülmesi... Büyük ozan uzun yıllar bunu dert etmiş. "Türkülerimi çalsınlar, söylesinler. Fakat doğru çalsınlar, değiştirmesinler." diyor. Bu sebepten ötürü Erol Parlak'ın bu çalışması kendisini çok mutlu etmiş...
Ölmeden önce hastanede yazdığı şiirin son kıtası ile bitiriyorum.
"Uzak yoldan gelmiş gibi yorgunum
Ne kimseye küskün ne de dargınım
Bir ahu gözlüye candan vurgunum
Garip gönlüm kapısında kul gibi"