Abdülkadir Geylani annesinden : “ Bağdad’a gideceğim, tahsilimi ikmal edeceğim diye ilk irşada çıkışlarında izin almıştır. Bunun üzerine annesi elbiselerine 40 altın yerleştirir. Yolda kafileyi eşkiya sarmış, herkesin nesi varsa müsâdere etmiş:
“Çocuk! Sende de bir şey var mı?” diye Hz. Pire sorduklarında, Hz. Pir:
“Evet, bende de 40 altın var.” diye cevap verince, şakiler, istihza ediyor zanniyle kendilerine yaklaşmadan reislerinin yanına dönmüşler.
Eşkiyanın başı:
“İyice araştırma yaptınız mı? Kimsede bir şey kalmamış mıdır?” diye maiyyetine sormuş.
Maiyyeti:
“Evet, iyice tarandı, yalnız içlerinde bir çocuk var, sende bir şey var mı diye sorduğumuzda “Evet bende de 40 altın var” diye bizim ile eğlendi” demişler.
Reisleri:
“O çocuğu görmemiz lazım” diyerek Hazreti Gavs’ın yanına gelmiştir ve Hazreti Abdülkadir Geylaniye hitaben:
“Doğru mu sende 40 altın var mı?” diye sormuşlar.
“Evet!” cevabını alınca, “Onları senden alacağız!” demişler.
Bunun üzerine Hazret-i Şeyh, elbiselerine yerleştirilen altınları çıkarmaya başlamış, reis-i eşkiyada da bir titreme başlamış. Ve Hazreti Şeyhe hitaben:
“Bunu sen söylemeseydin biz sana dokunmayacaktık, niye söyledin?” demiş.
Gavs cevaben:
“Ben, Hazret-i Tâhâ’nın, Cenab-ı Muhammed yavrusuyum. Bizde yalan olmaz, imanla yalan bir arada durmaz. Adi dünya mata’ı içün yalan söyleyip de Allah huzuruna, o büyük divana lekeli yüzle çıkamazdım.” .........