1940’lı Yıllarda Anadolu Köylerinde Araştırmalar ve Yaşadığım Çevreden İzlenimler

Geç Kalmış Kitap

Mediha Berkes Esenel

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Biz de, herkesin yaptığı gibi birbirimizin evine misafir olur, gelişigüzel konuşurduk. Bu gibi hallerde grubun yıldızı her zaman Sabahattin Ali olurdu. Onun bulunduğu yerde kimseye laf düşmezdi. Bazıları buna pek kızardı. Bana kalırsa bütün konuşmaları akıllıca ve yararlıydı. Bazı zamanlar da birisine takılacağı tutardı; o kişinin vay haline! O kadar hazırcevaptı ki o kişinin kendini savunmasına olanak yoktu. Bazen de havasında olmaz, cebinde her zaman taşıdığı kitaplarından birini çıkarıp okumaya başlardı. O her yerde, otobüste ayaktayken bile kitap okurdu. Kitaba öylesine dalardı ki yanında top patlasa duymazdı.
Şehir çocuklarının ağızlarına almaktan şiddetle menedildikleri bazı kelimeleri köy çocukları en tabii laflarmış gibi kullanabiliyorlar. Lakin bu çocuklar köy anlayışına göre asla terbiyesiz sayılmazlar. Bu, asla büyüklere karşı saygısızlığa da delalet etmez. Onların hiç kimseyi tahkir hususunda bir kasıtları yoktur. Mesele farklı cemiyet telakkisinden başka bir şey değildir.
Sayfa 165
Reklam
Ziyafetlerde en iyi yemekler erkeklerin sofrasına götürülür. Kadın kısmı ise kendi deyişleri ile ''Kusura kalmazlar, nasıl olsa olurlar.''.
Sayfa 251Kitabı okudu
Ümmetçilik devri sona ermiş, milliyetçilik devri başlamıştı. Ancak bu, asla ırkçılık demek değildi. Atatürk "Ne mutlu Türk olana" dememiş, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demişti.
Sayfa 41 - PinhanKitabı okuyor
O zamanlar Karadeniz'de gözlemler yaparken Kadın-erkek eşitliği yoktu ama şimdiki gibi koyu dincilik de yoktu. Kadınların tarlalarda hangi koşullarda çalıştıklarını, nasıl sırtlarında erkeklerin taşıması gereken yükleri taşıdıklarını, yörelere göre değişiklikler gösterse de, hep aşağı konumda olduklarını yazdım. Böyleydi çünkü. Araştırma yaptığım köyde, yanımda köyden iki delikanlı vardı. Akıllı görünüyorlardı. Bir düğünde dışarıdan kadın getirip oynattılar. Hiçbir fevkaladeliği yoktu. Kadın düğünden sonra da köyde kaldı ve bir gün Hasan Efendiler’de, iki gün Mehmet Beyler’de dolandı durdu. Köy evleri malum, ya tek oda ya da iki oda. Kadınlar bir şey söylemiyorlardı ama ben merak ediyordum. Neyse... O akıllı sandığım delikanlılarla konuştum sonunda. “Ne olacak canım! Kuma olarak gelmemiş, nikâhlısı değil. Üç gün kalıp gidecek” demezler mi? Şaşırdım tabii. Kadınlarda da tepki yok. Yalnız içlerinden bir tanesi ağlıyordu. Niye ağladığını sordum. Yok kuruttuğu üzümleri o kadına yedirmiş, yok yeni çarını (yemeni) ona vermiş filan... Korkudan söyleyemiyor üzüntüsünü. Kuruttuğu üzümü bahane ediyor.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.