Toplu Öyküler

Gece Lambalarının Işığında

Kamuran Şipal

Newest Gece Lambalarının Işığında Quotes

You can find Newest Gece Lambalarının Işığında quotes, newest Gece Lambalarının Işığında book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Nerelere kaçabilirdi? Bütün yollar dört duvar arasına çıkmıyor muydu?
Ama ben yaşadığı hayatın bir anlamı olmasını isteyen biriydim. Benim yaşadığım hayat anlamsızdı da bunu kendi gözlerimden saklamak için mi insanlık sevgisi, insanlığa hizmet gibi masallar uyduruyordum acaba? Bu kuşku içimde başkaldırıp varlığımın temellerini kemirmeye başladığı anlarda, insanlık sözcüğünden ne anladığımı kendi kendime soruyordum. Benim sevdiğimi, el üstünde tuttuğumu sandığım insanlık hangi insanlıktı acaba? Her gün aralarında yaşadığım, havalarını soluduğum kahvenin insanları bunun içinde değil miydi? Oysa ben bu insanları sürekli yadırgıyordum.
Reklam
Ama nerdeydi sevgi, bunca zaman nerdeydi, nerdeydi açılan pencereler başka evlere, nerdeydi sevgi, nerdeydi?
Size son bir soru: Kader niçin mutluluğu yalnızlığa terk eder?
Ağır Yük
Kimseleri beklemiyordu. Yalnızlık ağır bir yüktü. Sırtındaki yük günden güne ağırlaşıyor, belini çökertiyordu. Biri olsa, yakıncacık, gece gündüz bir arada. Biri olsa dertleşecek, içini dökecek, yük hafifler mi?
Şimdi, ama şimdi değil. Her vakit düşüncelerden öte bir gücün ellerine ayaklarına sarıldığını, onu düşündüklerini değil de düşünmediklerini yapmaya zorladığını hissetti.
Reklam
İçindeki yalnızlık duygusu her geçen gün semiriyor; yerine oturmamış, dengesiz dünyasını bir lastik top gibi oradan oraya savuruyordu. Sesleniyor, duvarlar kalın, ses dışarı sızmıyordu. Hayalinde bilinmedik bir dosta mektup yazıyor, mektubuna Hesse'nin şu sözleriyle başlıyordu: "İnsanlar çiçekler gibidir. Birbirlerini anlamaları mümkün değildir. Olsa olsa bir yel estiğinde hafiften birbirlerine doğru eğilirler."
Ani bir kararla kalkıp odanın içinde gezinmeye koyuldu. Bir ara, kitaplıkta yer kalmadığından orta yere yığılmış kitaplara ayağı takılarak tökezledi. “Allah kahretsin!” diye söylendi yüksek sesle. Sonra tekrarladı: “Allah kahretsin!” Tam yoluna devam etmek isterken, dönüp bir tekme vurdu kitaplara, sağa sola savurdu. Hiç bu kadar hoyratça davranmamıştı onlara daha önce, hep baş tacı etmiş, el üstünde tutmuştu. Kitaplardan biri, paldır küldür odanın karşı köşesine doğru yuvarlandı, sonra açılıp sırtüstü yere serildi. Yanına varıp başucunda dikildi kitabın; tepeden gözdağı veren, bilen, suçlayan bakışlarla bir süre seyretti, sonra yanılmadığını anlamak ister gibi ayağının ucuyla ters çevirip ismine bakacak oldu, başaramayınca vazgeçti. “Allah kahretsin!” dedi bir kez daha. Gözü kapıdaki göz penceresine ilişip yürüdü; emin olmak ister gibi gözlerini cam deliğe dayayıp dışarıya baktı. Kapı arkalarında, zemin katlarda sevişmeler, öpüşmeler ve kucaklaşmalar uzaklarda kalmıştı ama korkular yakınlardaydı, çok yakınlarda. Oysa anılar ne kadar da az, ne kadar da azdı. Ve şimdi biliyor muydu? Çok azdı. Ve biliyor muydu?
Bir saati aşkın zamandan beri masa başında oturuyordu. Henüz sabahtı. Bir yaşar ölü, kımıldamadan, elleri masanın üzerinde oturuyor; belleğinin kıyı köşelerinde yitik bir şeylere güçsüz ve bir şeylere özlemli, karşısındaki boş duvara bakıyordu. Bir ara iki duvarın birleştiği yerde küçük bir örümcek ağına ilişti gözü. Birkaç gün önce evin içindeki bütün örümcek ağlarını süpürgenin ucuyla teker teker almıştı. Sağa sola kaçışan örümcekler şimdi ağlarını yeniden örüyordu. Başını kaldırınca, tam tepesindeki beton direğin de çatlamış olduğunu fark etti. Ama çatlaklar yalnız direkte değil, başka yerlerde de vardı. Ne kadar çok vardı. Bugüne kadar çevresine alıcı gözüyle bakmamıştı
Gezinirken ansızın durdu. Birine çarpmamak, birine yol vermek istemişti adeta. Sonra bu yol verme istediğinin kendi içinde bir şey olduğunu anladı. Bir şey aşağılardan yukarı çıkmak, bütün saklılıkları ayakaltı ederek olanca gücüyle kendini açığa vurmak istiyordu. Her zamanki gibi dişini sıktı, gırtlağından yukarı koyvermedi. Bir şey gelip boğazında düğümlenmişti; derken, bütün direnmelere karşın, boğazından yüzünün kaslarına sıçradı, acıyla karıştı yüzü. Acılı şeyin dışarı uğrayabileceği açık kapı bırakmamak istercesine gözlerini yumdu. Bir damla gözyaşı. Bu, ne kadar gözyaşı?
93 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.