Genç kadın yavaşça başını sallayarak, erkeğin yüzünü
avuçlarının arasına aldı. Bu görüntüyü beynine kazımak
istiyormuş gibi uzun uzun erkeğe bakan gözleri, ıslak ve
inanılmaz bir biçimde parlaktı. Ve bakışlarında, sadece Lucan için ortaya çıkmış olan yumuşacık, şefkat dolu bir anlam vardı. “Sen benim için çok güzelsin Lucan. Ve yüzünü
her
Elini daha da aşağılara kaydırıp genç kadının bacaklarının arasında dolaştırdı.
“Ne kadar ıslak,” diye mırıldanarak diliyle genç kadının
ağzını araştırıyor, bir yandan da mahrem yerlerine dokunuyordu.
Genç kadın ona sımsıkı sarılırken vücudu, derinliklerine ilerleyen dokunuşlarını alev alev yanan bir sıcaklıkla
karşılamıştı. Öpüşmelerine ara vererek, Gabrielle’in gizli
yerlerini örten kumaş parçasını çıkarttı. Aşağı doğru yavaş yavaş kayarak genç kadının bacaklarının birleştiği yere dudaklarıyla dokundu.
“Ne kadar güzel,” derken, genç kadının ateş gibi yanan
mükemmelliğine hipnotize olmuş gibi bakıyordu. Ağzını
ıslak kıvrımlarına sımsıkı bastırırken, diliyle bu muhteşem
sıcaklığı yeniden keşfediyordu. Gabrielle hızla orgazma
ulaşırken, parmaklarını erkeğin omzuna geçirerek çığlık
attığında, Lucan onun vücudundaki sert sarsıntıların tadı
nı çıkartıyordu.
Genç kadını okşuyor ve parmaklarını onun kalçalarının
hassas kıvrımlarında gezdiriyorken, “Tanrım, ne kadar yumuşaksın,” diye mırıldandı. Dudaklarını öptü. “Ne kadar
tatlı.”
Serin bir gölgede yatıyor, yumuşak bir meltem yüzünü
okşuyordu. Bu derin uykudan uyanmak istemiyordu. Huzur bulması çok sık olan bir şey değildi. Hele böylesi, hiç
olmamıştı. Bu duygunun içine yuvalanıp yüz sene öylece
uyumak istiyordu.