Ne adam kadını kendine çekmişti ne de kadın onu, bir fırtınadan kenetlenmişçesine birbirlerinin içine geçmişlerdi, birlikte ve iç içe dipsiz bir bilinmeze doğru düşüyorlardı ve oraya inmek tatlı ve bir o kadar da yakıcı bir şuursuzluktu.
Gelgelelim bu duygu selinin derinlerinde, genç adamın ruhunda direnen bir şey vardı, taşa benziyordu, kaldırılmamış, temizlenmemiş, duygularının özgürce akabilmesi için oradan alınması gereken bir şeydi.