Şimdi uzakta olmak vardı. Bulunmak istemeyen insanların kayboluşu gibi gidilmiş bir uzakta. Bir ardıç ağacının altında ya da yaşlı bir pelitin dalları arasında olmak, bir uçuruma gülerek bakmak, bir çiçeğe uzanırken sessiz ve telaşsız kalmak, zamanın ağır ayakları altında çiğnenme korkusu duymadan durup olanları ve olacak olanları beklemek... Her şeyin mümkün olduğu bir uzak, dönüşünü mümkün olmadığı bir kayboluş...