Bir Din Felsefesi Olarak Tasavvuf

Geleneğin Peşinde

Mahmud Erol Kılıç

Geleneğin Peşinde Sözleri ve Alıntıları

Geleneğin Peşinde sözleri ve alıntılarını, Geleneğin Peşinde kitap alıntılarını, Geleneğin Peşinde en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geleneğimizde, tarihimizde şirk gayet güzel açıklanmıştır ancak günumüzde bazı ilahıyat çevrelerinin ve akımların şirke karşı insanları bilinçlendırme gayretiyle abartılı noktalara çıkarabildiklerine sıkça şahit oluyoruz. Özellikle Necid çöllerinden çıkmış bazı akımların, yabancı devletlerin ve Lawrence'lerin desteğiyle şişirilen bazı dini anlayışların Hz. Peygamber'e ve onun manevi mirasçıları olan velilere tazım ve hürmeti dahi şirk olarak değerlendirebildiklerni görüyoruz. Tarih boyunca Peygamber Efendimize gelerek “Beni sen yarattın, beni sen rızıklandırdın.” dıyene ne Asr-ı Saadet'te ne de sonrasında rastlanmamıştır. Ancak günümüzde Peygamber Efendimizi övmek için yazılan methiyelere, naatlara, şiirlere dahi karşı çıkan ve hatta bunları şirk sayabilen bazı dar kafalı akımlar çıkmaktadır Hz Peygamber'e mevlit, mersiye ve naat yazanlar müşrik olarak yaftalamaya kalkanlar görülmektedir Ama Cadılar Bayramını kutlamakta veyahut Metalıca konserine katılmakta bir beis görmemektedirler.
Sayfa 121Kitabı okudu
İşi gereği İslam dünyasının genelini dolaşan biri olarak, şahsi ve ilmi gözlemlerime dayanarak şu tespitte bulunmak isterim: O gençlerin çoğunun itirazlarında Allah'a karşı gelmek kastından ziyade dini temsil eden kişi ve kurumlara tepkiler bulunmaktadır; günümüzde İslam'ı temsil ettiği iddiasında olan birey ve kurumların suiistimallerine ve aşırıya kaçan davranışlarına karşı tepkiler söz konusudur. Bu tür insanlarla ve bilhassa gençlerle sık sık konuşan bir ilim adamı olarak ve yaptığımız analitik çalışmalara dayanarak bu itirazların altında doğrudan Tanrı'ya karşı gelmekten ziyade yukarıdaki kurumlara ve kişilere bir tepki sezdiğimi söyleyebilirim.
Reklam
Maalesef Mevlânâ hâlâ birçok dindar tarafından kabul edilmemektedir. 17 Aralık geldiğinde Mevlâna'yı Şeb-i Arus ayinleriyle anmak kötü bir şey değildir ancak bununla yetinilmemesi gerekir.
Cenab-ı Allah der ki: “Her şey aslına rücu eder.” Bunu şöyle şerh edebiliriz: Her şey, her nesne yeryüzünde yaratılışına göre, âlemde ait olduğu yeri buluncaya kadar hareket eder. Buna göre âlemdeki devinim, hareketlilik aslında mevcudatın yerini bulamamasından kaynaklanır. Bir eşya varlıktaki yerini bulduğu zaman sükünete erer ve sükünet dinginlik verir. Dolayısıyla insanın gerçek huzur ve sükünu kendini bilmesinden geçer. Kendini bilmek ise nüfus kayıtlarında yazan bilgileri bilmek değildir. İnsanda ilahi bir yön vardır ve insan onu unutmuştur. Zaten Hz. Mevlânâ, sazlıktan koparılan ney metaforu ile bu unutulmuş hakikati hatırlatmaya çalışır: “Sen bir zamanlar ilahi bir varlıktın. Bir zamanlar O'nunla baş başaydın ama oradan koparıldın. Seni Hz. Mevlânâ'nın bahsettiği vahdet sazlığından kopardılar ve ney hâline getirdiler. Onun için inim inim inliyorsun ve inlemen, sen aslını buluna kadar devam edecek.” Gerçek manada insanın huzuru yeryüzünde ölmeden evvel onu bulmasıyla gerçekleşecek; ölünce zaten bulacak. Bu evrensel değişmez bir prensiptir. Modernist düşünceler bu hakikat hakkında bir şey söyleyemezler ve geleneğin önünde dız çökmeye mahkümdurlar.
...gençlerin dini meseleler konusundaki bu olumsuz tavrını, Batılı düşünürlerin Kilise karşısındaki tavrı ile paralel değerlendirmemiz daha doğru olacaktır.
Kadim dünyada felsefe bir ilahıyat yapma sanatı idi. Bu sebepten ilahiyat yüce bir ilimdır, ilimlerin anasıdır. Varlığın açıklanması söz konusu olduğunda sosyal bılımler ikincil kalır. Din vahiyle gelmiş bir yapıdır; vahiy ise laboratuvara sokulacak nitelikte bir şey değildir.
Reklam
47 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.