Richard Bach. Sanırım hepimiz onu Martı isimli kitabıyla tanıdık ya da Jonathan Livingston’u ismen daha çok tanıyoruz bilemiyorum. Yıllar sonra yeniden yazarı okumak, o çocuksu o saf dile kavuşmak çok güzeldi. Yazılardan adeta masumiyet akıyor, çeviri de bunu destekler nitelikte olunca tadından yenmiyor tabiri caizse.
O anlatım tarzı, o masalsılık, resimlerle süslemeler... Resimlerin üstündeki yabancı dil yazılar bile dilimize çevrilmiş. Büyüdükçe yaşanmamış bir çocukluk özlemi midir yoksa çocuk sevgisinden gelen bir durum mu bilemiyorum lakin her yazısına aşık olur gibi hissetmeye devam ediyorum. Listeme 3 kitabını hızlıca ekledim tabi. Kafa dağıtmak için de mükemmel oluyor.
Hepimize iyi okumalar, mutlu akşamlar dilerim..
Hayatı korumak, onun yok olup gitmesine izin vermekten daha çok mutluluk verir, başkalarını çaresizlikten kurtarmak, onları kaderlerine terk etmekten daha kutsaldır.
Martı Jonathan Livingston ile tanıdığımız Richard Bach'ın nerdeyse hiç bilinmeyen kitaplarından Gelincik Güncesi oldukça değişik bir kitaptı. Değişiklik hem hikayesi hem de yazım tarzından kaynaklı. Kitapta hoş çizimler bizi karşılıyor. Tek paragraf bir satır boşluk yeni paragraf biçiminde bir yazım tarzı denemiş yazar. Bunun iyi tarafı okumayı