Bu kitapla eğitim hayatım boyunca veya raflarda pek çok kez karşılaşmama rağmen tanışıklığımız sadece bir "isim" seviyesinde kalmıştı. Buna bir son verip yeni bir arkadaşla tanışmak adına onu raftan indirdim ve can kulağıyla onun hikâyesini dinlemeye karar verdim.
Kitabın farklı zamanlarda yazılmış mektuplardan oluşan bir eser olması -ki yazar yer yer devreye girerek bazı açıklamalar yapıyor- düz roman beklentimi boşa çıkardı. Bu durum bazen olaylar arasındaki bağlantıyı kurmamızı zorlaştırarak akıcılığa engel oluyor.
Uyarmam gerekir ki kasvetli ruh hali, bunalımlı içeriği ve ürpertici finali itibariyle okunurken ve okutulurken dikkat edilmesi gereken bir kitap. Zira kitap Almanya'da piyasaya çıktıktan sonra insanlar Werther'in acısıyla kendilerini özdeşleştirmiş ve intihar vakaları artmaya başlamıştır.
~Spoiler~
Werther'in derin bir ikilemin içerisinde psikolojik bunalımlar yaşayan bir karakterimiz olarak abartılı bir hikayeye sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir tarafta aşk yolunda kalbin karşı konulamaz tutkusu diğer tarafta kader gerçeği ! Zavallı Werther, nişanlı olduğunu bilmeden aşık olduğu ve yine ilerde evlenecek olan Lotte'ye sahip olamamanın ızdırabı içerisinde ruhunu, hayatını sömürüp bitirecektir. Bu öylesine derin bir saplantıdır ki Werther şunları söylemekten kendini alıkoyamayacaktır: "Üçümüzden birinin ölmesi lazım, bu kişi de ben olmak istiyorum...". İntihar ile sonuçlanan bu hazin hikayeyi toplumsal gerçeklerle, ahlak kurallarıyla, aşk tutkusuyla ele aldığımızda tartışma asla canlılığını kaybetmeyecektir.
Kadir