Korku, özrümüz oluyordu, gerekeni yaşayamamamızın. Kendimizi korumak için insanlarla ilişkimizde, iç itilimimize kulak vermeyip ölçülü olmak gerekiyormuş gibi yaşıyorduk. Böylece ne insanın toprağı, ne de o toprakta yeşerecek tohumu olamıyordu. Köksüzlükten, derinlikten yoksun bir yaşam pek çok örneğinde böyle başlıyor, böyle sürüyordu.