Geri Gel Ey Osmanlı!

Mustafa Armağan

Geri Gel Ey Osmanlı! Posts

You can find Geri Gel Ey Osmanlı! books, Geri Gel Ey Osmanlı! quotes and quotes, Geri Gel Ey Osmanlı! authors, Geri Gel Ey Osmanlı! reviews and reviews on 1000Kitap.
2.Murad'ın gerçek anlamda bir "gazi" olduğunu, bir gözünü muharebede kaybettiğini neden yazmaz tarihlerimiz?
Sayfa 131
Tarihin aynasındaki pusları delen gözlere sahip olabilmek ne büyük saadettir!
Sayfa 43
Reklam
Kulağımızın ayarlarını açtığımızda, tarihin puslu aynasında düşman zannettiklerimizin içerisinde dostların, dost zannettiklerimizin içerisinde de düşmanların gölgelerinin tarandığına şahit oluruz.
Sayfa 39
Sürpriz yağmuru diner mi hayatın? Uçurumlar zirve olur bir anda, zirveler uçurum.
Sayfa 39
"Geri gel ey Osmanlı! Asırların yirmi birincisi senin sesini, duruşunu ve yürüyüşünü bekliyor. Zulüm tarlasına dönen dünyada kurtlara kurtluklarını hatırlatacak ve mazlumların elini tutacak ışık senin yüksek alnında parlıyor çünkü."
Sayfa 11
Efendim, Truva’nın yıkılmasıyla Batı’ya kaçanlar olmuştu. Bunlardan Aeneas, şair Virgil’in eseri sayesinde Roma’da tanınıyordu. İşte bu zat-ı muhtereme bir yeğen uydurup adını Francion koydular ve onu Fransızların atası ilan ettiler. Böylece Antik Çağ’ın en uygar devleti olan Truva’nın hükümdar ailesine demir atmış oluyordu Franklar. Sonradan bu soyağacına Büyük İskender’den tutun da Turcus’a kadar kimler eklenmedi ki! Asıl ilginç olan husus, bu Turcus ya da okunuşuyla söylersek Türküs, Türklerin atası oluyordu. Böylece meselenin bam teline dokunmuş olduk: Fransızlar ile Türkler kuzen çıkmışlardı!
Reklam
Şaşıracaksınız belki ama sıkıyönetim ilan olunduğu için kimsenin sesini çıkaramadığı bu kritik anda “hakkın sesi”ni şehrin müftüsü çınlatmış ve “hiddetinden Tur dağı gibi parlamış”tır. Müftü, gayrimüslimlerin hukukunu savunmuş ve Paşa’nın ancak Müslümanların malına el koyabileceğini, “zımmi”- nin, yani Müslüman olmayanların malının haram olduğunu haykırmıştır. (Bkz. İkbalin Bang-ı Dera adlı kitabındaki Edirne Kuşatması başlıklı şiir.)
1638’de Açe’de kaleme alman Nureddin er-Raniri’nin bir kitabı, Sultan-ı Rumun, yani Osmanlı padişahının büyük toplar dökmeleri ve korunacakları kaleler yapmaları için Açe’ye gönderdiği Rumi gönüllülerden bahsetmektedir. Hatta hatırlarsınız, geçen yıl gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla, Açe halkı vaktiyle kendilerine yardıma gelen bu Rumileri hala unutamıyor; onların hatıralarını, kendilerini kurtarmak ve korumak için gönderilmiş elmas hediyeler olarak bağrına basıyor imiş.
Cevabımız bir kere daha hayır; çünkü Osmanlı yönetiminde 400 yıl kalmış olan Yunanistan’da ne Yunanca unutulmuştu, ne Yunanlı kimliği, ne de Ortodoksluk. Hatta Yunanlı araştırmacı Dimitri Kitsikis, iyi ki Türkler bizi fethetti; kazara Venedikliler veya Avusturyalıların eline düşseydik dilimizden inancımıza kadar bizi Yunanlı yapan pek çok tarafımızı kaybedecektik, diye yazıyor Türkçe’ye de çevrilen kitabında. Osmanlı istese de sömüremezdi, çünkü böyle bir mantığa yabancıydı. Bir seferinde Prof. İhsan Süreyya Sırma Cezayir’de bir konferanstan sonra soru alıyormuş. Cezayirli bir genç yaklaşmış ve Fransızca, “Osmanlı Arapları sömürmemiş miydi?” diye sormuş. Prof. Sırma’nın cevabı şu olmuş: “Eğer Osmanlı sizi sömürmüş olsaydı, şu soruyu bana Fransızca değil, Türkçe sorardın!
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.