Çok güzeldi.
Çizimlerini görerek almıştım, iyi ki de almışım. Minyatür sanatını hatırlatan çizgilerle sadece gözlerin, yüzdeki ifadeler için yeterli olduğunu fark ettiğinizde bir masalla karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Renkleri, İstanbul' un mevsimlerini bir de böyle izlemek gerçekten keyifliydi. Yanii estetik acıdan benim için son derece doyurucuydu.
Farklı zamanlarda ve farklı yerlerde geçen kurgusuyla nereye bağlanacağını, son sayfalara kadar içinizi sıcacık yapan ve çocuksu bir merakla okuyorsunuz. Bu kitap, sıcak bir sobanın yanında uyuyazmak gibi hissettirdi bana. İçindeki karakterleriyle ve hikayesiyle güzel bir kitaptı. Verdiği bir mesaj vardı evet, ama bunu o kadar bağıra bağıra yapmadı ki ben bunu çok sevdim.
Son olarak yazarın da dediği gibi,
"Sergüzeşttir, yaslanır geçmiş zamana.
İsim isme benzer, insan insana.
Tevatürün tadı çalmaz ise bala...
... sürçü lisan eylediysek kusurumuz affola."
Toprak yağmura muhtaç, balık deryaya, insan insana.
Cenneti arzulayanın cehenneme çevirdiği bu cihanda... kader ne değnekli çobanın sürüsü olmak... ne de kalmak yabanda bir başına.
Çünkü vaktin yok kısacık ömründe cihanın bütün hatalarını tekrarlayacak kadar. İnsan bir gemi, akıl onun yelkeni. Kullan şu aklını, gör cihanın yedi denizini.