Okuma sevdasına büyük ölçüde Rick Riordan ile başlayan biri olarak kendi milletimin mitolojisiyle yazılmış bir kurguyu ne kadar beklediğimi, ne kadar hayal ettiğimi anlatamam. Türk tanrılarının, yaratıklarının, ritüellerinin, motiflerinin günlük hayata yedirilişinden çok keyif aldım. Kurgu ise içindeki gizem ve güvensizlik havasıyla, bol aksiyonuyla oldukça heyecanlıydı. Kendini merak ettirtmede ve okutmada gayet başarılıydı.
Puanları nereden kırdığıma gelirsek; ilk olarak yazarın dilinin, pek de benim tarzım olduğu söylenemez. Fazla kaba, fazla ağzı bozuk, fazla vahşet dolu. Çocuk kitabı gibi bir şey beklemenin haddim olup olmadığından emin değilim ama bu durumun beni rahatsız ettiğini, zaman zaman olaydan kopardığını ve daha küçük okuyuculara yaymama engel olduğunu söylemek zorundayım.
İkinci olaraksa kitaptaki editörlüğü ne yazık ki yetersiz buldum. Yazım kurallarını namusu gibi koruyanlardan hiç olmadım ama arada benim bile gözüme takılacak yanlışlara denk geldim. Bunların bazıları büyük-küçük yazım gibi inanılmaz basit şeyler olduğu için ayrıca şaşırdım. Yine de bunun bir sonraki baskıda kolayca giderileceğine inanıyorum.
Bunları geçtiğimizde ise başarılı, kaliteli ve beğendiğim bir eser olmasının yanında inanılmaz kritik bir rolü de üstleniyor. Çığ gibi büyüyebilecek kültürel bir dominonun ilk taşı olduğu için değeri paha biçilemez. Bundan 5-10 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda Türk mitolojik kurgu türünde bir klasik olarak anılma potansiyeline sahip. Yazarı, böyle bir işin altına girdiği için tebrik ediyor; tarih, mitoloji ve fanteziye ilgili okurların bir şans vermesi gerektiğine inanıyorum.