Çağımızın asıl trajedisi bu: Gezegenimizdeki biyoçeşitliliğin giderek hızlanan çöküşü. Yaşam yeryüzünde var olup gelişebilmek için muazzam bir biyoçeşitliliğe ihtiyaç duyuyor. Milyarlarca farklı bireysel organizma her kaynağı ve karşılaştıkları her fırsatı değerlendirebildiği, milyonlarca canlı türü birbirini tamamlayan ve birbirinin devamlılığını sağlayan yaşamlar sürebildiği zaman gezegenimiz sağlıklı bir işleyişe sahip oluyor ancak. Biyoçeşitlilik ne kadar fazlaysa dünya üzerindeki yaşam o kadar güvende oluyor- bizimki de dahil. Ancak insanların şu anki yaşam tarzı , yeryüzündeki biyoçeşitliliği çöküşe sürüklüyor.
Holosen döneminin okyanusları üretken kalabilmek için balinalara gereksinim duyuyor. Yirminci yüzyılda ise insanlar bu canlılardan neredeyse üç milyonunu öldürdü.
Çevre ekonomistleri sürdürülebilirdir ekonomi inşa etmeye odaklanmış durumda. Sistemi değiştirerek yalnızca küresel karlılığa değil, insanlara ve gezegene de yarar sağlayacak bir hale getirmeyi arzuluyorlar ve bu modele ‘3P’ ismini verdiler (profit (fayda), planet (gezegen), people (insanlar)). Bu terim, gezegen üzerinde negatif etki bırakmadam gerçekleştirilen büyüme anlamına geliyor. Yeşil büyüme, ürünlerin enerji açısından daha verimli bir hale getirilmesiyle; ardında ayak izi bırakan kirli faliyetlerin temiz, düşük veya sıfır ayak izli faaliyetlere dönüştürülmesiyle veya büyümenin dijital dünyaya kanalize edilmesiyle sağlanabiliyor.
İnsanlığın hayvanlar âlemindeki diğer türlerden bir şekilde farklı bir yerde durduğu anlamı çıksın istemiyordum. Özel bir konuma sahip değiliz. Hayat ağacındaki türlerden biriyiz.
.
Küresel ekolojik çöküş nihayet yavaşladığında ve yeni bir denge oluştuğunda insanlık, dünyada var olacağı sürenin tamamı boyunca, kalıcı biçimde yoksullaşmış bir gezegende yaşamak zorunda kalabilir.
.