“Tanrım, yaşını başını almış bir adamın aşık olması çok aptalcaydı. Hele bir de bu adam sakinliğin ve huzurun mümkün olduğunu insanlara göstermek için uzaklara gitmişse.”
“İşte yine gazeteler ve insanlarla dolu bir şehrin gürültü patırtısının içine düşmüştüm. Aylardır tüm bunlardan uzak kalmış ve hiç rahatsız olmamıştım.”
Ne dersem “evet, belki de öyledir,” diye yanıtlıyordu. “Evet, haklısın,” diyordu. Aslında öyle düşündüğü için demiyordu bunları, sadece hayat ona en kolay yolu seçmeyi öğretmişti.
“ Bazı insanlar düştükten hemen sonra yeniden ayağa kalkar, küçük bir yara iziyle hayatlarına kaldıkları yerden devam ederler. Bazıları ise asla atlatamazlar bunu.”
Bu dürüst insanlar şafak sökerken uyanabilecek için akşam yemeği gittiğinde yatmaya giderlerdi. Sadece genç ve aptal planlar, kendileri için en doğru şeyin ne olduğunu bilmediklerinden, o ev senin bu ev benim dolaşmaya devam edip uyku saatlerini ertelerlerdi.