"Nezaketin ya da zalimliğin birbirlerinden bağımsız olarak var olmadığını ve kendilerinin ötesinde bir etki yaratmadığını öğrendim. Bir de o ikisinin birleşiminin öğretici bir duygu olduğunu."
Kırılıp dökülüp hunharca sakatlanmamıza, eğilip bükülmemize ve duygularımızla birlikte kıymet verdiğimiz ne var ne yoksa bizden çalınmasına rağmen benliğimizin o inatçı parçasına dört elle sarılmaktan hiç vazgeçmiyoruz. Varlığımızın bir tutamı hatalarımızdan dönebileceğimiz ya da kendimizi temize çıkarabileceğimiz inancına tutunmakta ısrar ediyor. Elimizde artık hissedemediğimiz ve bir daha asla gerçekleşmeyecek bir hayalin hatırasından daha somut hiçbir şey kalmasa da hala umut edebiliyoruz.
İnsan nasıl bu denli kaybolabilir?